Belgelenmiş bir kanıt yok.
- There's no documented proof.
Belgelenmiş bir kanıt yok.
- There's no documented proof.
Tarihçinin rolü daha az keşfetmek ve onları çevirmek ve açıklamak yerine belgelerin kataloğunu hazırlamaktır.
- The role of the historian is less to discover and catalog documents than to interpret and explain them.
Belge tüm bölüm başkanlarına dağıtıldı.
- The document was distributed to all department heads.
Bu dökümanların ne olduğunu biliyor musun?
- Do you know what these documents are?
O en önemli dökümanları imzalar.
- He signs the most important documents.
Evraka imzamı ekledim.
- I attached my signature to the document.
Yeni evrak sistemi 4.000$ değerinde.
- The new document system is worth $4,000.
Savaş suçlarını belgelemekten başka seçeneğim yoktu.
- I had no alternative but to document the war crimes.
If a subject is ill-documented, there is little information about it.
Lütfen belgeleri bu odadan çıkarma.
- Please don't take the documents out of this room.
Başkan Lincoln bu belgelerin tüm beşini yazdı.
- President Lincoln wrote all five of these documents.
A ship should be documented according to the directions of law.
He documented each step of the process as he did it, which was good when the investigation occurred.
... This is well-documented. ...