The brain damage was congenital.
- Beyin hasarı doğuştandı.
Tom is a natural-born leader.
- Tom doğuştan liderdir.
Tom is a natural-born teacher.
- Tom bir doğuştan öğremen.
Generosity is innate in some people.
- Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır.
Even small children have an innate sense of what's fair and what's not.
- Küçük çocukların bile neyin adil olduğu ve neyin olmadığı konusunda doğuştan gelen bir duyusu vardır.
He has a naturally good memory.
- O doğuştan iyi bir hafızasıya sahip.
I am a native Japanese-speaking woman. But even though this is the case, I sometimes still make small mistakes when I am writing or speaking.
- Ben doğuştan Japonca konuşan bir kadınım. Ancak durum böyle olmasına rağmen, yazarken veya konuşurken bazen hâlâ küçük hatalar yapıyorum.
I think Tom sounds like a native French speaker.
- Sanırım Tom doğuştan Fransızca bilen biri gibi geliyor.
He is Italian by birth.
- O doğuştan İtalyandır.
Henry James was an American by birth.
- Henry James doğuştan bir Amerikalıdır.
Kojin Kudo is a born poet.
- Kojin Kudo bir doğuştan şairdir.
Kent is a born leader.
- Kent doğuştan liderdir.
He has natural gifts.
- Onun doğuştan yetenekleri var.