doğrudan teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- directly
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
Physical changes are directly related to aging.
- Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- direct
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
Physical changes are directly related to aging.
- Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- face to face
- sheer
- immediate
- first hand
- forthrightly
- (Bilgisayar) direct to
- fair and square
- {f} full
- point-blank
He told me point-blank that I was fired.
- Doğrudan doğruya bana kovulduğumu söyledi.
- firsthand
- {s} forthright
- doğrudan doğruya
- fair
- doğrudan doğruya
- direct
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
- Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın.
- doğrudan doğruya
- immediately
- doğrudan temsil
- (Ticaret) direct representation
- doğrudan adresleme
- direct addressing
- doğrudan akım voltu
- (Askeri) volts, direct current
- doğrudan atama
- direct allocation
- doğrudan ayrılmamak
- not to swerve from honesty
- doğrudan bağlantı
- direct connection
- doğrudan bağlaşım
- direct coupling
- doğrudan bağlı
- direct action
- doğrudan belleğe erişim
- direct memory access, data break
- doğrudan büküm
- direct spinning
- doğrudan denetim
- direct control
- doğrudan doğruya
- straight
I looked her straight in the eye.
- Ben doğrudan doğruya onun gözlerinin içine baktım.
- doğrudan doğruya
- directly
You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
- Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın.
You should never look directly at the Sun with the naked eye.
- Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
- doğrudan doğruya
- point blank
- doğrudan doğruya
- right
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
A bike path goes right past my house.
- Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
- doğrudan düzenleme
- (Bilgisayar,Teknik) direct organization
- doğrudan etki
- (Hukuk) direct effect
- doğrudan etkili
- direct action
- doğrudan genel seçim
- (Hukuk) direct universal suffrage
- doğrudan gösterim
- direct display
- doğrudan harekat mübadelesi
- (Askeri) direct operational exchange-tactical
- doğrudan hava destek merkezi
- (Askeri) direct air support center
- doğrudan hava destek merkezi (hava indirme)
- (Askeri) (A) direct air support center (airborne)
- doğrudan iletişim
- direct communication
- doğrudan irtibat yetkilisi
- (Askeri) direct liaison authorized
- doğrudan kayıt
- direct recording
- doğrudan kod
- direct code
- doğrudan kodlama
- direct coding
- doğrudan komut
- direct instruction
- doğrudan mübadele
- (Askeri) direct exchange
- doğrudan okuma
- direct reading
- doğrudan organizasyon
- direct organization
- doğrudan satıcı tarafından (malın) teslim(i)
- (Askeri) direct vendor delivery
- doğrudan seçim
- (Hukuk) direct election
- doğrudan söylemek
- say directly
- doğrudan söylemek
- put it bluntly
- doğrudan söylemek
- say explicitly
- doğrudan tahsis
- direct allocation
- doğrudan yazmak
- to type through
- doğrudan zarar
- (Hukuk) direct damage
- doğrudan ışıklandırma
- direct lighting
- doğrudan şaşma
- Don't stray from what is right./Avoid temptation
- Bilgi Sistemleri Ve Hizmetleri Başkanlığı (DIA); doğrudan destek; doktrin sponso
- (Askeri) Directorate for Information Systems and Services (DIA); direct support; doctrine sponsor
- Müşterek Doğrudan Taarruz Mühimmatı
- (Askeri) Joint Direct Attack Munition
- beyan edilen doğrudan geçiş
- (Politika, Siyaset) declared transit
- bu tüzük Üye Devletlerde bütünüyle bağlayıcıdır ve doğrudan uygulanır
- (Hukuk) this Regulation shall be binding in its entirety and directly applicable in the Member States