We want natural-sounding translations, not word-for-word direct translations.
- Kelimesi kelimesine direkt çeviriler değil, doğal görünen çeviriler istiyoruz.
We eat more processed food than natural food.
- Doğal gıdalardan çok işlenmiş gıdalar yiyoruz.
Teaching spontaneous thinking is difficult in schools.
- Doğal düşünmeyi öğretmek okullarda zordur.
Tom is very spontaneous, isn't he?
- Tom çok doğal, değil mi?
My friend speaks Dutch natively.
- Arkadaşım doğal olarak Hollandaca konuşur.
It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
- Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
People are inherently good.
- İnsanlar doğal olarak iyi.
She has inherent dignity.
- Onun doğal karizması var.
It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
- Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
It is not easy to speak naturally on the radio.
- Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
Japan is famous for its scenic landscapes.
- Japonya, doğal manzaraları ile ünlüdür.
I was looking forward to seeing a scenic view of Mt. Fuji, but unfortunately it was completely hidden behind clouds.
- Fuji Dağının doğal manzarasını görmeye can atıyordum fakat maalesef o tamamen bulutların arkasına saklanmıştı.
It's natural to be nervous when the plane takes off.
- Uçak kalktığında gergin olmak doğal.