dizme

listen to the pronunciation of dizme
Türkçe - Türkçe
Dizmek işi
Evin içindeki tahta duvar
Ahşap evlerin içindeki tahta bölme
Diz
(Osmanlı Dönemi) AYN
DİZ
(Osmanlı Dönemi) (E) f. Levn, renk
DİZ
(Osmanlı Dönemi) f. Kal'a, sur
diz
Nizam, saf, sıra, katar
diz
Uyluk ile kaval kemiğinin buluştuğu eklem yeri
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer: "Köşeye yaslanmış, bir dizini altına almış, öteki dizini dikmiş, kolunu da uzatmış, anlatıyordu."- M. Ş. Esendal
diz
Bacak ile baldır kemiklerinin bağlanma yeri
diz
Oturulduğunda uyluğun üst yanı
diz
iran hükümdarı Hüsrev'in yağız atına verilen ad
diz
Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer
dizmek
Bazı nesneleri ipliğe, tele vb.ne geçirmek
dizmek
Düzenlemek, hazırlamak: "Daha önce kahvaltıyı gül motifli, basma örtülü küçük masaya dizmişti."- H. Taner
dizmek
Bazı nesneleri ipliğe, tele vb.ne geçirmek: "Ortada, hasırların üstünde yığılı tütün yapraklarının etrafında, ana, iki kız oturmuş tütün diziyorlardı."- N. Cumalı
dizmek
Harfleri yan yana getirerek yazı düzenlemek
dizmek
Yan yana veya üst üste sıralamak: "Odanın ortasına üç ayaklı masayı koymuş, etrafına sandalyeleri diziyordu."- P. Safa
dizmek
Yan yana veya üst üste sıralamak
dizmek
Düzenlemek, hazırlamak
dizme