diz teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- {i} knee
After his knee repair, he could walk without pain.
- Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.
Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.
- (at) stifle
- {f} array
- {f} strung
- {f} sort
- dız
- in knees
- bridle
- diz çökmek
- kneel
- diz ile vurmak
- knee
- diz dize
- string string
- diz çökmek
- Kneel, kneel down, bend the knee, go down on one's knees to, genuflect
- diz üstü
- Knee-top
- diz arkasındaki kiriş
- hamstring
- diz ağırşağı
- kneepan, kneecap, patella
- diz boyu
- knee length
I like to wear my skirts knee length.
- Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
- diz boyu
- knee high
- diz boyu
- knee-deep
The snow has accumulated knee-deep in Boston.
- Boston'da diz boyu kar birikti.
The marsh is knee-deep.
- Bataklık diz boyudur.
- diz boyu etek
- knee length skirt
- diz boyu up
- to the knees, knee-deep
- diz diski
- (at) stifle bone
- diz dize oturmak
- to sit close together
- diz eklemi
- stifle joint
- diz eklemi
- knee-joint
- diz eklemi
- knee joint
- diz eklemi
- stifle
- diz içi
- (hayvan) hock
- diz içi kirişlerini kesmek
- hock
- diz refleksi
- knee jerk
- diz yastığı
- (kilise) hassock
- diz çökerek
- on bended knees
- diz çökme
- knee bend
- diz çökme
- knee bending
- diz çökme
- genuflection
- diz çökme
- genuflexion
- diz çökmek
- bend the knee
- diz çökmek
- to kneel (down)
- diz çökmek
- go down on one's knees to
- diz çökmek
- genuflect
- diz çökmek
- kneel down
- diz çökmek
- 1. to kneel, kneel down. 2. to tuck one's legs under oneself. 3. to submit to another
- diz çöktürmek
- 1. to make (someone) kneel down. 2. to subdue, bring (someone) to his knees
- diz çöküp
- on bended knees
- diz üstü
- kneeling, on one's knees
- diz çökmek
- kneel on
- diz çökmek
- (deyim) go down on one's knees
- iç diz
- hock
- diz boyu
- knee-high
Mary wore knee-high boots.
- Mary diz boyunda çizme giydi.
Mary wore knee-high socks.
- Mary diz boyunda çorap giydi.
- diz çök
- {f} kneeling
She saw a boy kneeling by the altar.
- Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.
The religious man remained kneeling for hours.
- Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
- diz çök
- {f} knelt
She knelt beside him.
- O, onun yanında diz çöktü.
We all knelt down to pray.
- Dua etmek için hepimiz diz çöktük.
- diz çök
- {f} kneel
She saw a boy kneeling by the altar.
- Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.
The religious man remained kneeling for hours.
- Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
- diz çök
- genuflect
- diz çökme
- {i} kneeling
- diz çökmek
- go on one's knees
- diz çökmek
- fall on one's knees
- -diz
- -Knee
- Diz çökme
- genuflexions
- atın diz içindeki yara
- grape
- diz boyu
- kneedeep
- diz boyu
- {s} knee deep
- iç diz
- (hayvan) hock
- önünde diz çökmek
- genuflect before