dive teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- dalmak
İncileri bulmak isteyen derin dalmak zorunda.
- Who wants to find pearls, has to dive deep.
Nehre dalmak istiyorum.
- I want to dive into the river.
- {f} dal
Pat elbiselerini çıkardı ve içeri daldı
- Pat stripped off his clothes and dived in.
Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- Bill dived into the river to save the drowning child.
- {f} atlamak
- {f} düşmek
- {i} atlama
- {f} azalmak
- {i} pike
- {i} dalma
Nehre dalmak istiyorum.
- I want to dive into the river.
Tom beş yaşındayken dalmayı öğrendi.
- Tom learned to dive when he was five.
- {i} dalış
Tom Mary'nin suya dalışını izledi.
- Tom watched Mary dive into the water.
Kayalıktan dalış yapmak istiyorum.
- I want to dive off the cliff.
- (Havacılık) balıklama atlayış
- su altına dalmak
- balıklama atlamak
- cummak
- (suya) balıklama atlamak
- batakhane
- (aşağı doğru) hızla hareket etmek
- elini daldırmak
- {f} suya dal
Tom Mary'nin suya dalışını izledi.
- Tom watched Mary dive into the water.
Mayuko soğuk suya daldı.
- Mayuko dived into the cold water.
- {i} k.dili. batakhane. diving board atlama tahtası
- dive bomber bombardıman uçağı diving
- {i} hav. pike
- suya atlamak
- boks karş
- {i} yaylanarak atlama
- {f} dalış yapmak
Kayalıktan dalış yapmak istiyorum.
- I want to dive off the cliff.
- {f} hav. pike yapmak
- {f} pike yapmak
- (Askeri) DALIŞ YAPMAK, PİKE YAPMAK: Yukarıdaki şekilde dalış yapmak
- dalmak için kullanılan
- dalan
- {f} gömülmek
- divek
- dalar
- planjon
- dove
- güvercin
Güvercin barışı simgeler.
- The dove symbolizes peace.
Güvercin barışı simgeler.
- The dove stands for peace.
- dove
- kumru
- nose dive
- pike
- dive brake
- (Bilgisayar) dalış freni
- dive plane
- (Bilgisayar) dalış uçağı
- dive bomber
- bombardıman uçağı
- dive flap
- dalış flabı
- dive flap
- dalış flabi
- dive for cover
- Güç bir durumda saklanacak, kafayı sokacak yer aramak
The time terrorists attacks started,everyone was diving for cover.
- dive angle indicator
- (Havacılık) dalma açısı göstergesi
- dive attack
- (Askeri) DALIŞ TAARRUZU, PİKE TAARRUZU
- dive bomber
- (Askeri) PİKE BOMBARDIMAN UÇAĞI: Hedefin üzerine doğru dalıştan tam çıkacağı sırada bombalarını bırakan bombardıman uçağı
- dive bombing
- (Askeri) DALIŞ BOMBARDIMANI, PİKE BOMBARDIMANI: Bir hava bombardıman usulü. Bu usulde, bir uçak 60° den fazla bir dalış açısı ile bombalarını hedef üzerine salar
- dive flap
- (Havacılık) pike flabı
- dive headfirst
- balıklama dalmak
- dive headfirst
- balıklama atlamak
- dive into the crowd
- kalabalığın içine dalmak
- dive into the crowd
- kalabalığa dalmak
- dive time at current depth
- dipte kalma süresi
- dove
- {i} beyaz güvercin
Beyaz güvercinler güzel kuşlardır.
- White doves are beautiful birds.
Beyaz güvercinler güzel kuşlardır.
- White doves are pretty birds.
- dive into
- dalmak
Nehre dalmak istiyorum.
- I want to dive into the river.
- dive into
- pike yapmak
- dived
- dalmış
- diving
- dalarak
- diving
- atlama
İkimiz de tramplenden atlamaya korktuk.
- We were both afraid to jump off the diving board.
Hem Tom hem de Mary tramplenden atlamaktan korkuyorlardı.
- Both Tom and Mary were afraid to jump off the diving board.
- dove
- (Astronomi) güvercin (takımyıldızı)
- dove
- (Politika, Siyaset) barış yanlısı
- dove
- uysal kişi
- dove
- (Politika, Siyaset) savaş aleyhtarı
- angle of dive
- dalış açısı
- crash dive
- (denizaltı) birden dalma
- dived
- {f} dal
Pat elbiselerini çıkardı ve içeri daldı
- Pat stripped off his clothes and dived in.
Yüzme havuzuna daldı.
- She dived into the swimming pool.
- diving
- dalma
Ben dalmaktan heyecan duyuyorum.
- I get a kick from diving.
Sanırım ben dalmada iyiyim.
- I think I'm good at diving.
- diving
- suya dalma
- go into a nose dive
- başaşağı gitmek
- nose dive
- ani düşüş
- nose dive
- balıklama dalış
- power dive
- gazlı pike
- skin dive
- tüpsüz suya dalmak
- dived
- dalan
- diving
- dal
Hiç aletli dalış denedin mi?
- Have you ever tried scuba diving?
Tom'un gökyüzü dalışını deneyecek cesareti yoktu.
- Tom didn't have the courage to try sky diving.
- diving
- dalıyorum
- foot dive
- ayak dalış
- platform dive
- platform dalış
- plunge, dip, dive, duck, steep
- dalma, dalış, dalış, ördek, sarp
- scuba dive
- scuba dalış
- swan dive
- kuğu dalış
- take a dive
- dalış yapabilirsiniz
- under dive
- dibe dalmak
- climb and dive indicator
- (Askeri) TIRMANIŞ VE DALIŞ GÖSTERGESİ: Bknz. "rate of climb indicator"
- dives
- zengin adam
- diving
- {i} pike
- diving
- {i} tramplenden atlama
Hem Tom hem de Mary tramplenden atlamaktan korkuyorlardı.
- Both Tom and Mary were afraid to jump off the diving board.
İkimiz de tramplenden atlamaya korktuk.
- We were both afraid to jump off the diving board.
- diving
- {i} dalış
Tom gökyüzü dalışını ve aletli dalışı seviyor.
- Tom enjoys skydiving and scuba diving.
Tom'un gökyüzü dalışını deneyecek cesareti yoktu.
- Tom didn't have the courage to try sky diving.
- diving
- suya atlama
- diving
- dalgıçlık
- dove
- masumiyet ve barış sembolu
- dove
- {i} iyilik simgesi
- dove
- yumuşak başlı kimse
- dove
- {i} barış yanlısı kimse
- dove
- barışçı kimse
- dove
- {i} ılımlı politikacı
- dove
- Columba palumbus rock dove kaya güvercini
- dove
- f., bak. dive
- dove
- uysal kimse
- dove
- Columba livia
- dove
- barışçı
- dove
- {i} pol. savaş aleyhtarı, barışçı, barış yanlısı
- dove
- {i} sevgili
- dove
- Columbidae familyasından güvercin ve kumru gibi kuş
- go into a nose dive
- (deyim) baş aşağı gitmek
- how deep can i dive using this wet suit
- bu tulum ile ne kadar derine dalabilirim
- hull search dive
- (Askeri) karina arama dalışı
- power dive
- motorlu dalış (uçak)
- salvage dive
- (Askeri) kurtarma dalışı