Burkulmuş bir ayak bileği onu bir ay yürümekten alıkoydu.
- A sprained ankle disabled him from walking for a month.
Bu duvarın üstünden geçmeye çalışırken bileğini burktu. O ne kadar aptal!
- He sprained his ankle trying to jump off this wall. What a fool he is!
Kötü bir burkulmanız var.
- You have a bad sprain.
Tom sadece ayak bileğini burkmadı. O, ayak parmaklarından üçünü kırdı.
- Tom didn't just sprain his ankle. He broke three of his toes.