Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
- Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
Teklif ettiğine alternatif yok mudur?
- Is there no alternative to what you propose?
Bana seçenek bırakmıyorsun.
- You leave me no alternative.
Yürüyebilirsin veya ikinci bir seçenek olarak, seni oraya arabamla götürürüm.
- You can walk, or alternatively, I'll drive you there in my car.
Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no alternative but to fight.
Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
- We agreed that there was no other alternative.
Diğer alternatifleri dikkate aldın mı?
- Did you consider other alternatives?
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.