O kadar ürkmüştü ki yalınayak dışarı koştu.
- He was so startled that he ran outside barefoot.
Sabah, çimlerin üzerinde çiy yalınayak dokunmak iyidir.
- In the morning, it is good to touch barefoot the dew on the grass.
Bakın, çocuklar suyun içinde çıplak ayakla yürüyor.
- Look, the boys are walking barefoot in the water.
Çıplak ayakla ateşin üzerinde yürüdü.
- He walked barefoot over the fire.
Çocuklar çıplak ayaklıydılar.
- The children were barefoot.
Tom daima çıplak ayaklıdır.
- Tom is always barefoot.
Brother John is a member of the Discalced Carmelites.