Uranus tilts over so far on its axis that it rotates on its side. Because of this, its poles are sometimes pointed almost directly at the Sun.
- Uranüs, ekseninde çok fazla yana yatar öyle ki yan tarafı etrafında döner. Bu yüzden, kutupları bazen neredeyse direk güneşi işaret eder.
That pole is not quite vertical.
- Bu direk oldukça dikey değil.
A large pillar obstructs the view of the lake.
- Büyük bir direk göl manzarasını engelliyor.
Sami was a pillar in the community.
- Sami toplulukta bir direkti.
This is a direct road to London.
- Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur.
We want natural-sounding translations, not word-for-word direct translations.
- Kelimesi kelimesine direkt çeviriler değil, doğal görünen çeviriler istiyoruz.
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
I go straight home after work.
- İşten sonra direkt eve giderim.
I'll go straight home.
- Direkt eve gideceğim.
This train runs nonstop to Nagoya.
- Bu tren Nagoya'ya direkt gider.
She answered through tears.
- O direkt gözyaşları ile cevap verdi.
She answered through tears.
- O direkt gözyaşları ile cevap verdi.