direk

listen to the pronunciation of direk
Türkçe - İngilizce
{i} pole

Uranus tilts over so far on its axis that it rotates on its side. Because of this, its poles are sometimes pointed almost directly at the Sun. - Uranüs, ekseninde çok fazla yana yatar öyle ki yan tarafı etrafında döner. Bu yüzden, kutupları bazen neredeyse direk güneşi işaret eder.

That pole is not quite vertical. - Bu direk oldukça dikey değil.

{i} mast
post
stud
spar
substantive
standard
stick
column
beam
pole, post
(Konuşma Dili) pillar, mainstay, central person
beam, rafter
atlas
upright
pylon
stanchion
backbone
pole, post; mast, pole, spar; pillar, column
pillar

A large pillar obstructs the view of the lake. - Büyük bir direk göl manzarasını engelliyor.

Sami was a pillar in the community. - Sami toplulukta bir direkti.

stake
girder
pile
{i} strut
flitch
davit
direkt
direct

This is a direct road to London. - Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur.

We want natural-sounding translations, not word-for-word direct translations. - Kelimesi kelimesine direkt çeviriler değil, doğal görünen çeviriler istiyoruz.

direk açıklığı
span
direk enjeksiyon
(Otomotiv) direct injection
direk fistanı
(Askeri) tabernacles
direk hasar
(Çevre) direct damage
direk tepesi
(Askeri) masthead
direk vergi
(Ticaret) direct tax
direk akış
(Çevre) direct run-off
direk anten
mast antenna
direk anteni
mast antenna
direk bayrağı
post flag
direk bağlaması
mast attachment
direk başlığı
(İnşaat) hammer beam
direk dikme
pole setting
direk direk bağırmak
to shout at the top of one's voice
direk dizisi
(Madencilik) prop row
direk ekstrüzyon
(Mekanik) direct extrusion
direk etkili regülatör
direct action regulator
direk extrüzyon
direct extrusion
direk floresan antikor
(Tıp) direct fluorescent antibody
direk gibi
1. tall as a post. 2. rough, coarse (voice)
direk gibi
tall as a post
direk hat
direct line
direk koruması
(Spor) post padding
direk olarak ceset kalıntılarının işlemini yapmaya yetkili kişi
(Askeri) person authorized to direct disposition of remains
direk seviyesi bombardımanı
(Askeri) masthead bombing
direk sökücü
prop drawer
direk tabanı
pole plate
direk ucu
masthead
direk yorum
verbatim comment
direk yükseltici
stanchion raiser
direk çukuru
posthole
direk şapkası
(gemi) truck
dikmek (direk)
plant
direkt
non-stop
beton direk
(Askeri) concrete pillar
direkt
directly

I didn't speak with Tom directly. - Tom'la direkt olarak konuşmadım.

Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag. - Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.

direkt
jab
direkt
incisive
geçici direk
(Askeri) jury mast
geçici direk
(Askeri) jury-mast
teleskopik direk
(Madencilik) telescopic prop
yedek direk
(Askeri) jury-mast
çelik direk
pylon
direkt
substantive
direkt
fair and square
direkt
straight

I go straight home after work. - İşten sonra direkt eve giderim.

I'll go straight home. - Direkt eve gideceğim.

direkt
square
direkt
nonstop

This train runs nonstop to Nagoya. - Bu tren Nagoya'ya direkt gider.

direkt
through

She answered through tears. - O direkt gözyaşları ile cevap verdi.

direkt
directly, without intermediaries
direkt
direct; through; direct
direkt
direct, nonstop
düşey taşıyıcı direk
vertical pole carrier
orta direk
Pillar of society
temel direk
pillars
ana direk
naut . lower mast
ana direk
mainmast
ariyet direk
jury mast
arka direk
rear pillar
arka direk
rear spar
askeri direk erişim radar kanalı
(Askeri) military direct access radar channel
boru direk
pipe post
boru direk
(Madencilik) tubular prop
boru direk
tubular pole
dar bant direk yazdırma
(Askeri) narrow band direct printing
direkt
thru
direkt
thro

She answered through tears. - O direkt gözyaşları ile cevap verdi.

direkt
{s} frontal
elifi görse direk/mertek sanır
(Konuşma Dili) He is completely illiterate
heykel direk
atlas
hızlı kurulabilir genişletilebilir direk
(Askeri) quick erect expandable mast
inmek (ağaç, direk vb'nden)
skin down
inmek (ağaç/direk)
skin down
kafes demir direk
lattice mast
kafes direk
latticed column
kafes direk
lattice pole
kafes direk
lattice mast
kırbaçlanan kişinin bağlandığı direk
whipping post
mum direk
ramrod straight
mum direk
well-behaved
mum direk
(standing) ramrod straight
orta direk
1. (Denizcilik) mainmast. 2. (Konuşma Dili) middle class, middle-class people
orta direk
a) mainmast b) middle class
priz direk
range cylinder
priz direk dişli yuvası
range gear housing
transfer direk kavraması
(Otomotiv) transfer direct clutch
çelik direk
steel prop, steel mast
Türkçe - Türkçe
En önemli kimse: "Fevzi Çakmak Millî Savaş'ın temel direklerinden biridir."- F. R. Atay
Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek: "Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır."- S. Birsel
Ağaç, beton ya da demirden yapılan uzun ve kalın destek
En önemli kimse
Ağaçtan ya da demirden yapılan uzun ve kalın destek
Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
Sütun
ağaç
DiREKT
Doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca
DiREKT
Doğrudan
DiREKT
Dolaysız, aracısız
ana direk
Gemilerde, ekleme direklerde dipteki temel parça
direkt
Doğrudan doğruya, dolaysız, aracısız (bir biçimde)
mum direk
Çok uslu, yaramazlık yapmayan
mum direk
Dimdik
orta direk
Çadırda veya çeşitli yapılarda merkezî ağırlığı yüklenen ve dengeli dağılımı sağlayan direk
orta direk
Toplumun memur, emekli, küçük esnaf, küçük çiftçi gibi dar ve sabit gelirli kişilerden oluşan kesimi
direk