Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur.
- This is a direct road to London.
O bir direkt uçuş mu?
- Is it a direct flight?
Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır.
- Traffic lights are used to direct traffic.
Sami bir film yönetmek istiyordu.
- Sami wanted to direct a film.
Neden doğrudan ona söylemiyorsun?
- Why don't you tell her directly?
O sizinle doğrudan temas kuracak.
- He will be contacting you directly.
Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var.
- Tom has a poor sense of direction.
Doğrudan doğruya Tom'la konuşabilir miyiz?
- Can we talk to Tom directly?
Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.
- Tom went directly to his room as soon as he got home.
Niçin doğruca sadece Tom'la konuşmuyorsun?
- Why don't you just speak directly to Tom?
Bay Yoshida hemen gelmemi emretti.
- Mr Yoshida directed me to come at once.
Ben tam olarak Kyoko'nun nerede yaşadığını bilmiyorum, ama Sannomiya yönünde.
- I don't know exactly where Kyoko lives, but it's in the direction of Sannomiya.
Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
- Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.
- Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
O, bu konuda açıktır.
- He is very direct about it.
Umarım yol tariflerim açıktı.
- I hope my directions were clear.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Ben senin dürüstlüğünü takdir ediyorum.
- I appreciate your directness.
Rüzgâr ölçer rüzgarın yön ve gücünü göstermek için kullanılır.
- Windsocks are used to indicate the direction and strength of the wind.
Dün kuruldan yeni bir direktif aldık. Onlar en göze çarpan projelere odaklanmamızı istiyor.
- We received a new directive from the board yesterday. They want us to focus on our most visible projects.
Presumably Mary is to carry messages that she, Anne, is too delicate to convey direct.