Tom'a direkt bir emir verdim ama umursamadı.
- I gave Tom a direct order, but he ignored it.
Kelimesi kelimesine direkt çeviriler değil, doğal görünen çeviriler istiyoruz.
- We want natural-sounding translations, not word-for-word direct translations.
Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır.
- Traffic lights are used to direct traffic.
Sami bir film yönetmek istiyordu.
- Sami wanted to direct a film.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Neden doğrudan ona söylemiyorsun?
- Why don't you tell her directly?
Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var.
- Tom has a poor sense of direction.
Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye.
Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
Niçin doğruca sadece Tom'la konuşmuyorsun?
- Why don't you just speak directly to Tom?
Tom doğruca musluktan içiyor.
- Tom is drinking directly from the faucet.
Bay Yoshida hemen gelmemi emretti.
- Mr Yoshida directed me to come at once.
Ben tam olarak Kyoko'nun nerede yaşadığını bilmiyorum, ama Sannomiya yönünde.
- I don't know exactly where Kyoko lives, but it's in the direction of Sannomiya.
Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
- Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.
- We've flattered the director's vanity.
Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
- The directors were reluctant to undertake so risky a venture.
İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.
- According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years.
Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.
- I don't understand; you have to be more direct.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Neden doğrudan ona söylemiyorsun?
- Why don't you tell her directly?
Ben senin dürüstlüğünü takdir ediyorum.
- I appreciate your directness.
Rüzgâr ölçer rüzgarın yön ve gücünü göstermek için kullanılır.
- Windsocks are used to indicate the direction and strength of the wind.
Dün kuruldan yeni bir direktif aldık. Onlar en göze çarpan projelere odaklanmamızı istiyor.
- We received a new directive from the board yesterday. They want us to focus on our most visible projects.
Presumably Mary is to carry messages that she, Anne, is too delicate to convey direct.
... directing this video with her ourselves. ...