Tom Boston'a direkt uçuş aldı.
- Tom took a direct flight to Boston.
Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur.
- This is a direct road to London.
Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır.
- Traffic lights are used to direct traffic.
Sami bir film yönetmek istiyordu.
- Sami wanted to direct a film.
O sizinle doğrudan temas kuracak.
- He will be contacting you directly.
New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.
- Direct flights between New York and Tokyo commenced recently.
Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var.
- Tom has a poor sense of direction.
Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye.
Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.
- Tom went directly to his room as soon as he got home.
Tom doğruca musluktan içiyor.
- Tom is drinking directly from the faucet.
Bay Yoshida hemen gelmemi emretti.
- Mr Yoshida directed me to come at once.
Ben tam olarak Kyoko'nun nerede yaşadığını bilmiyorum, ama Sannomiya yönünde.
- I don't know exactly where Kyoko lives, but it's in the direction of Sannomiya.
Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
- Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.
- We've flattered the director's vanity.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Umarım yol tariflerim açıktı.
- I hope my directions were clear.
O, bu konuda açıktır.
- He is very direct about it.
Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
- Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Ben senin dürüstlüğünü takdir ediyorum.
- I appreciate your directness.
Rüzgâr ölçer rüzgarın yön ve gücünü göstermek için kullanılır.
- Windsocks are used to indicate the direction and strength of the wind.
Dün kuruldan yeni bir direktif aldık. Onlar en göze çarpan projelere odaklanmamızı istiyor.
- We received a new directive from the board yesterday. They want us to focus on our most visible projects.
Presumably Mary is to carry messages that she, Anne, is too delicate to convey direct.