I listened, but I didn't hear anything.
- Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
No one wants to listen to my opinions.
- Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
I rarely listen to the radio.
- Nadiren radyo dinlerim.
Linda went to the park to listen to the music.
- Linda müzik dinlemek için parka gitti.
Children should obey their elders, mind you.
- Dinle bak, çocuklar büyüklerine itaat etmelidir.
If you don't mind, I'd like to rest here for a while.
- Sakıncası yoksa bir süre burada dinlenmek istiyorum.
I cheered myself up by listening to music.
- Müzik dinleyerek kendime moral verdim.
The children love listening to fairy tales.
- Çocuklar masal dinlemeyi sever.
Sami's phones were wiretapped.
- Sami'nin telefonları dinlendi.
Her voice is pleasant to listen to.
- Sesi dinlemek için hoş.
Linda went to the park to listen to music.
- Linda müzik dinlemek için parka gitti.
No one wants to listen to my opinions.
- Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
Her voice is pleasant to listen to.
- Sesi dinlemek için hoş.
Children should obey their elders, mind you.
- Dinle bak, çocuklar büyüklerine itaat etmelidir.
I'd like to hear Tom's opinion at least once before we come to a conclusion.
- Biz bir sonuca ulaşmadan önce, Tom'un görüşünü en azından bir kez dinlemek istiyorum.
I'm sick of hearing it.
- Onu dinlemekten bıktım.
I have no choice but to follow those orders.
- O emirleri dinlemekten başka seçeneğim yok.
All that you have to do is to follow his advice.
- Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.
I have better things to do than stand here and take your insults.
- Burada durmak ve senin hakaretlerini dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.