Helen Keller was blind, deaf and mute.
- Helen Keller kördü sağırdı ve dilsizdi.
I'm deaf and mute while I'm eating.
- Ben yemek yerken sağır ve dilsizim.
Helen Keller was blind, deaf and dumb.
- Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.
She was blind, deaf, and dumb.
- O, kör sağır ve dilsizdi.
I'm almost speechless.
- Ben neredeyse dilsizim.
What I saw left me speechless.
- Gördüğüm şey beni dilsiz bıraktı.
French is her mother tongue.
- Fransızca, onun ana dilidir.
I can speak Esperanto as if it's my mother tongue.
- Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
It's difficult to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
Tom was speechless for a moment.
- Tom'un bir an için dili tutuldu.
In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
- İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
How many dialects are there in the Chavacano language? The Chavacano language has six dialects.
- Chavacano dilinde kaç tane lehçe var? Chavacano dilinin altı tane lehçesi var.
The pitaya's common English name of dragon fruit reflects its vernacular name in many Asian languages.
- Pitaya'nın ortak İngilizce adı dragon fruit birçok Asya dillerinde onun argo adını yansıtmaktadır.
A language is a key to the heart of millions.
- Bir dil milyonların anahtarıdır.
The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.
- Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.
Why do you want Esperanto to become a lingua franca while you continue to communicate in English?
- Neden İngilizce dilinde iletişim kurmaya devam ederken Esperanto'nun bir lingua franca olmasını istiyorsun?
In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake.
- Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.
In spite of the language difficulty, we soon became friends.
- Dil zorluğuna rağmen biz kısa sürede arkadaş olduk.
The poor child was born deaf and dumb.
- Zavallı çocuk sağır ve dilsiz doğdu.
Helen Keller was blind, deaf and dumb.
- Helen Keller, kör sağır ve dilsizdi.