I just stopped by to wish you luck.
- Sadece sana şans dilemek için uğradım.
I'd like to wish my mom a happy birthday.
- Anneme mutlu yıllar dilemek istiyorum.
Tom told Mary that sometimes all you have to do is ask for forgiveness.
- Tom Mary'ye bazen yapmak zorunda olduğumuz bütün şeyin af dilemek olduğunu söyledi.
Tom told Mary that sometimes all you have to do is ask for forgiveness.
- Tom Mary'ye bazen yapmak zorunda olduğumuz bütün şeyin af dilemek olduğunu söyledi.
Why will I write a letter to apologize?
- Neden özür dilemek için bir mektup yazacağım?
You will have to apologize when you see him.
- Onu gördüğünde özür dilemek zorundasın.
I just stopped by to wish you luck.
- Sadece sana şans dilemek için uğradım.
I came to wish you good luck.
- Sana iyi şans dilemek için geldim.
I'd like to wish my mom a happy birthday.
- Anneme mutlu yıllar dilemek istiyorum.
I'd like to apologize.
- Özür dilemek istiyorum.
I don't have to apologize for what I said.
- Söylediğim için özür dilemek zorunda değilim.
There is nothing to do but apologize.
- Özür dilemekten başka yapacak bir şey yok.
I wish I were what I was when I wished I were what I am.
- Keşke olduğum gibi olmayı dilediğim zaman olduğum gibi olsam.
Everybody wished he had been elected governor.
- Herkes vali seçilmiş olmayı diledi.
Layla prayed for forgiveness.
- Leyla af dilemek için dua etti.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Bir kütüphane görünce, gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmayı dilemediğim olmamıştır.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Oraya gidecek ve içindeki her şeyi okuyacak zamanım olmasını dilemeden bir kütüphaneyi asla fark etmem.
Tom wished he had a decent job.
- Tom düzgün bir işi olmasını diledi.
She wished she had been born twenty years earlier.
- O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi.
I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
- Bir kütüphane görünce, gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmayı dilemediğim olmamıştır.
I named my daughter Nairu wishing her long life.
- Ona uzun bir ömür dileyerek kızıma Nairu ismini verdim.
Beggars can't be choosers.
- Dilenciler seçici olamaz.
Tom dropped a coin into the beggar's cup.
- Tom dilencinin kabına bir bozuk para koydu.
"Please accept my most sincere condolences on the loss of Mr Okan".