dikkatlice

listen to the pronunciation of dikkatlice
Türkçe - İngilizce
attentively

Please listen to me attentively. - Lütfen beni dikkatlice dinle.

Tom knows how to listen attentively. - Tom nasıl dikkatlice dinleyeceğini biliyor.

Carefully, attentively, cautiously
Attentively, carefully, cautiously
attentively, carefully
sharp
carefully

She listened very carefully when I praised her son. - Oğlunu övdüğümde çok dikkatlice dinledi.

I'm the type who likes to think things over very carefully. - Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.

cautiously

They entered cautiously. - Onlar dikkatlice girdiler.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

well
thoughtfully
dikkat
care

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

I'm the type who likes to think things over very carefully. - Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.

dikkat
attention

You should pay more attention to your own safety. - Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.

Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature. - Birçok Avrupalı ​​araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.

dikkat
caution

He cautioned me against being careless of my health. - O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.

Please proceed with caution. - Lütfen dikkatli olun.

dikkat ederek, dikkatlice
by considering carefully
dikkat
attention, caution; care, carefulness, heed, assiduity, regard; Look out!, Watch out!, Be careful!, Attention!
dikkat
discretion
dikkat
(Hukuk) consideration

I have taken everything into consideration. - Her şeyi dikkate aldım.

Tom didn't take Mary's age into consideration. - Tom Mary'nin yaşını dikkate almadı.

dikkat
warning

He paid no attention to my warning. - Uyarımı dikkate almadı.

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

dikkat
regard

He came regardless of my instructions. - Benim talimatlarımı dikkate almadan geldi.

He was fighting regardless of his wound. - O, yarasını dikkate almadan dövüşüyordu.

dikkat
circumspection
dikkat
be careful!

I advise you to be careful in making notes for the lecture. - Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
mind

If he'd been there, he'd have told you to mind your manners. - Orada olsaydı, hareketlerine dikkat etmeni söylerdi.

I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake. - Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.

dikkat
beware of

Beware of thefts in a big city. - Büyük bir şehirde hırsızlığa karşı çok dikkatli olun.

Beware of falling rocks! - Düşen kayalara dikkat edin!

dikkat
nota bene
dikkat
diligence
dikkat
(Bilgisayar) careful

I'm the type who likes to think things over very carefully. - Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
fetish
dikkat
cate
dikkat
(Bilgisayar) look out

Look out! There's a car coming. - Dikkat! Gelen bir araba var.

Look out for the wild dog! - Vahşi köpeğe dikkat edin!

dikkat
{i} notice

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

dikkat
count

In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world. - Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

dikkat
heed

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

dikkat
intentness
dikkat
carefulness
dikkat
{i} attentiveness

Do your work with more attentiveness. - Biraz daha dikkatli çalışır mısın?

dikkat
solicitude
dikkat
taking care of
dikkat
considerations
dikkat
in attention
dikkat
watchfulness
dikkat
remark

Recent advances in medicine are remarkable. - Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.

Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique. - Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.

dikkat
watch out

Do we need to watch out for tigers around here? - Buradaki kaplanlara dikkat etmeli miyiz?

Watch out for thieves around here. - Civardaki hırsızlara dikkat edin.

dikkat
note

There is one very noteworthy element in this stage. - Bu aşamada dikkat çeken bir husus vardır.

Please take note of that. - Lütfen ona dikkat et.

dikkat
fore

If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children! - Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!

The forest fire occurred through carelessness. - Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.

dikkat
shun
dikkat
Notice!

I hope my mistake will escape his notice. - Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum.

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

dikkat
Beware!

Beware! There's a car coming! - Çok dikkat et! Gelen bir araba var!

Beware of pickpockets here. - Burada yankesicilere dikkat edin.

dikkat
careful attention
dikkat
ware
dikkat
application
dikkat
cave
dikkat
cautiousness
dikkat
Be careful!/ Look out!
dikkat
ear(1)
dikkat
beware

Beware of the cockerel. It bites. - Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

dikkat
studious
dikkat
rigor
dikkat
cognizance
Türkçe - Türkçe

dikkatlice teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Dikkat
(Osmanlı Dönemi) SAAL
Dikkat
(Osmanlı Dönemi) ÇÜ
DİKKAT
(Osmanlı Dönemi) İncelik, dakik oluş. Ehemmiyet ve kıymet verme
dikkat
Dikkat ediniz! anlamında bir uyarma sözü
dikkat
Dikkat ediniz!
dikkat
İlgi, özen
dikkat
Bilinç etkinliğinin belli bir nesne üzerinde yoğunlaşması
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık: "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. İlgi, özen
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık