dikkatle

listen to the pronunciation of dikkatle
Türkçe - İngilizce
attentively

She listened to me patiently and very attentively. - O beni sabırla ve çok dikkatle dinledi.

The boys listened attentively. - Erkek çocukları dikkatle dinledi.

Attentively, carefully, cautiously
gingerly

The opera singer tested her voice gingerly after recovering from throat surgery. - Opera şarkıcısı boğaz ameliyatıyla iyileştikten sonra sesini dikkatle test etti.

with care

These problems must be dealt with carefully. - Bu sorunlar dikkatle ele alınmalıdır.

He wants me to approach it with care. - O ona dikkatle yaklaşmamı istiyor.

closely

Are you listening closely? - Dikkatle dinliyor musun?

You must read the textbook closely. - Ders kitabını dikkatle okumalısın.

minutely
carefully, intently, gingerly
carefully

I tried to listen to him carefully. - Ben onu dikkatle dinlemeye çalıştım.

Tom looked over the documents carefully. - Tom belgeleri dikkatle inceledi.

intently

She watched the birds intently and joyfully. - Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.

Tom listened intently. - Tom dikkatle dinledi.

shyly
scrupulously
circumspectly
warily
conscientiously
charily
studious
dikkat
care

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

dikkat
attention

Tom didn't want to attract attention. - Tom dikkat çekmek istemiyordu.

Although many European researchers have studied ancient Persian literature in the nineteenth century, the new world is not paying attention to our contemporary literature. - Birçok Avrupalı ​​araştırmacılar on dokuzuncu yüzyılda eski Fars edebiyatı eğitimi almasına rağmen, yeni dünya çağdaş edebiyatımıza dikkat etmiyor.

dikkat
caution

Please proceed with caution. - Lütfen dikkatli olun.

Caution, the doors are now closing! - Dikkat, kapılar şimdi kapanıyor.

dikkatle bakmak
peer
dikkatle hazırlanmış
elaborate
dikkatle gözden geçirmek
scrutinize
dikkatle bakmak, tetkik etmek
Look carefully, to examine the
dikkatle inceleme
Carefully review
dikkatle bakmak
observe
dikkatle bakmak
eye
dikkatle bakmak
look carefully
dikkatle bakmak
measure
dikkatle boşaltmak
decant
dikkatle hazırlanma
elaboration
dikkatle incelemek
scrutinize
dikkatle incelemek
traverse
dikkatle incelemek
anatomize
dikkatle izlemek
watch like a knife
dikkatle izlemeyi sürdürmek
(Politika, Siyaset) keep the matter under review
dikkatle okumak
peruse
dikkatle okumak
con
dikkatle seçilmiş
hand-picked
dikkatle seçilmiş sözcükler
choice words
dikkatle ve yavaşça sürmek
(araba) nose
dikkatle yerleştirmek
ease
dikkat
attention, caution; care, carefulness, heed, assiduity, regard; Look out!, Watch out!, Be careful!, Attention!
dikkat
discretion
dikkat
(Hukuk) consideration

You must take the fact into consideration. - Gerçeği dikkate almalısın.

I have taken everything into consideration. - Her şeyi dikkate aldım.

dikkat
warning

He paid no attention to my warning. - Uyarımı dikkate almadı.

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

dikkat
regard

He came regardless of my instructions. - Benim talimatlarımı dikkate almadan geldi.

Everyone has gone towards the ruin regardless of warnings. - Herkes uyarıları dikkate almadan harabeye doğru gitti.

dikkat
circumspection
dikkat
be careful!

You'd better be careful about going to her house. - Onun evine gitme hakkında dikkatli olsan iyi olur.

Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed. - Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.

dikkat
mind

Tom was mindful of my warning. - Tom uyarıma dikkat etti.

I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake. - Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.

dikkat
beware of

Beware of pickpockets here. - Burada yankesicilere dikkat edin.

Beware of thefts in a big city. - Büyük bir şehirde hırsızlığa karşı çok dikkatli olun.

dikkat
nota bene
dikkat
diligence
dikkat
(Bilgisayar) careful

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

He seldom gets sick because he is careful about his health. - Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.

dikkat
fetish
dikkat
cate
dikkat
(Bilgisayar) look out

Look out! There's a truck coming! - Dikkat edin! Gelen bir kamyon var!

Look out for the wild dog! - Vahşi köpeğe dikkat edin!

dikkat
{i} notice

Notice how the player uses his elbows. - Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

dikkat
count

In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world. - Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

dikkat
heed

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

dikkat
intentness
dikkat
carefulness
dikkat
{i} attentiveness

Do your work with more attentiveness. - Biraz daha dikkatli çalışır mısın?

dikkat
solicitude
dikkat
taking care of
dikkat
considerations
dikkat
in attention
inceden inceye dikkatle araştıran
minutely examining carefully
dikkat
watchfulness
dikkat
remark

There was nothing worthy of remark at the fair. - Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.

The recent advances in medicine are remarkable. - Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.

dikkat
watch out

Watch out for thieves around here. - Civardaki hırsızlara dikkat edin.

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat et.

dikkat
note

Please take note of that. - Lütfen ona dikkat et.

There is one very noteworthy element in this stage. - Bu aşamada dikkat çeken bir husus vardır.

dikkat
fore

If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children! - Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!

The forest fire occurred through carelessness. - Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.

dikkat
shun
dikkat
Notice!

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

dikkat
Beware!

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Let the buyer beware. - Alıcı dikkatli olsun.

dikkat
careful attention
dikkat
ware
dikkat
application
dikkat
cave
dikkat
cautiousness
dikkat
Be careful!/ Look out!
dikkat
ear(1)
dikkat
beware

Beware of the cockerel. It bites. - Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

dikkat
studious
dikkat
rigor
dikkat
cognizance
kelimeleri dikkatle seçen kimse
word catcher
Türkçe - Türkçe

dikkatle teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Dikkat
(Osmanlı Dönemi) SAAL
Dikkat
(Osmanlı Dönemi) ÇÜ
DİKKAT
(Osmanlı Dönemi) İncelik, dakik oluş. Ehemmiyet ve kıymet verme
dikkat
Dikkat ediniz! anlamında bir uyarma sözü
dikkat
Dikkat ediniz!
dikkat
İlgi, özen
dikkat
Bilinç etkinliğinin belli bir nesne üzerinde yoğunlaşması
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık: "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. İlgi, özen
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık