dikkat

listen to the pronunciation of dikkat
Türkçe - İngilizce
care

You must take care when you cross the road. - Yolu geçerken dikkat etmelisin.

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

attention

You should pay more attention to your own safety. - Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.

I did not want to attract attention. - Ben dikkat çekmek istemiyordum.

caution

He cautioned me against being careless of my health. - O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.

Please proceed with caution. - Lütfen dikkatli olun.

attention, caution; care, carefulness, heed, assiduity, regard; Look out!, Watch out!, Be careful!, Attention!
(Hukuk) consideration

Tom didn't take Mary's age into consideration. - Tom Mary'nin yaşını dikkate almadı.

Out of consideration to the pig farming industry the name 'pig influenza' has been changed into 'influenza A(H1N1)'. - Domuz yetiştiriciliği endüstrisini dikkate almazsak 'domuz gribi' adı 'A gribi (H1N1) olarak değişti.

warning

Tom was mindful of my warning. - Tom uyarıma dikkat etti.

He paid no attention to my warning. - Uyarımı dikkate almadı.

regard

She seldom pays regard to my advice. - O, tavsiyemi nadiren dikkate alır.

Everyone has gone towards the ruin regardless of warnings. - Herkes uyarıları dikkate almadan harabeye doğru gitti.

circumspection
be careful!

You must be careful not to make him angry. - Onu kızdırmamak için dikkatli olmalısın.

Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed. - Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.

mind

I make a point of arranging sentences in my mind before writing them down. - Yazmadan önce cümleleri aklımda düzenlemeye dikkat ederim.

I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake. - Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.

beware of

Beware of the cockerel. It bites. - Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

Beware of falling rocks! - Düşen kayalara dikkat edin!

nota bene
diligence
(Bilgisayar) careful

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

fetish
cate
watch out!

Watch out for thieves around here. - Civardaki hırsızlara dikkat edin.

Watch out for pickpockets. - Yankesicilere dikkat et.

look out!

Look out! There's a truck coming! - Dikkat edin! Gelen bir kamyon var!

Look out! There's a car coming. - Dikkat! Gelen bir araba var.

carefulness
watchfulness
remark

She achieved remarkable results. - O, dikkate değer sonuçlar elde etti.

Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique. - Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.

note

There is one very noteworthy element in this stage. - Bu aşamada dikkat çeken bir husus vardır.

You need to take note of this! - Buna dikkat etmelisin!

fore

If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children! - Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!

The forest fire occurred through carelessness. - Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.

shun
Notice!

I hope my mistake will escape his notice. - Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum.

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

Beware!

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Beware of the cockerel. It bites. - Yavru horoza dikkat edin. O ısırır.

careful attention
ware
attentiveness

Do your work with more attentiveness. - Biraz daha dikkatli çalışır mısın?

application
cave
cautiousness
Be careful!/ Look out!
discretion
(Bilgisayar) look out

Look out! There's a car coming. - Dikkat! Gelen bir araba var.

Look out! There's a truck coming! - Dikkat edin! Gelen bir kamyon var!

{i} notice

Notice how the player uses his elbows. - Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.

I hope my mistake will escape his notice. - Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum.

count

In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world. - Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

heed

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

intentness
solicitude
taking care of
considerations
in attention
watch out

Do we need to watch out for tigers around here? - Buradaki kaplanlara dikkat etmeli miyiz?

Watch out for thieves around here. - Civardaki hırsızlara dikkat edin.

ear(1)
beware

Let the buyer beware. - Alıcı dikkatli olsun.

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

studious
rigor
cognizance
dikkat çekici
remarkable

The recent advances in medicine are remarkable. - Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.

We've had some remarkable results. - Bazı dikkat çekici sonuçlar elde ettik.

dikkat etmek
pay attention

Tom doesn't have to pay attention to what Mary says. - Tom Mary'nin söylediklerine dikkat etmek zorunda değil.

We must pay attention to the traffic light. - Trafik ışıklarına dikkat etmek zorundayız.

dikkat etmek
be careful

We have to be careful with expenses. - Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.

If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat. - Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.

dikkat etme
watch

Tom made a list of potential problems that we should watch out for. - Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.

Should I watch my diet? - Diyetime dikkat etmeli miyim?

dikkat etmek
watch out

You have to watch out. - Dikkat etmek zorundasınız.

You have to watch out for avalanches at this time of the year. - Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.

dikkat çekmek
stand out
dikkat etmek
behold
dikkat dağıtan
distracting
dikkat eder
(Hukuk) notes
dikkat etmek
a) to pay attention (to), to pay heed to, to give heed (to) b) to be careful, to watch out, to beware (of) c) to notice, to note, to observe d) to take care of
dikkat göstermek
favor
dikkat çekici
conspicuous

It's too conspicuous. - Bu çok dikkat çekici değil.

He was conspicuous in his suit. - O, takım elbisesinin içinde dikkat çekiciydi.

dikkat çekici
eye catching
dikkat çekici
spectacular
dikkat çekici biçimde
conspicuously
dikkat çekmeden
inconspicuously
dikkat çekmek
attract attention

Tom likes to attract attention. - Tom dikkat çekmekten hoşlanıyor.

I did not want to attract attention. - Ben dikkat çekmek istemiyordum.

dikkat çekmek
point out

Sorry, but I want to point out a few errors. - Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.

dikkat dağıtmak
distract
dikkat dağıtmak
divert
dikkat edeme
fail to notice
dikkat eden
advertent
dikkat eden
attentive
dikkat et!
take care!
dikkat et!
watch it!
dikkat et!
look out!
dikkat et!
look sharp!
dikkat etmek
pay heed to
dikkat etmek
keep track of
dikkat etmek
take heed of
dikkat etmek
ware
dikkat etmek
take care of

Do you want to take care of that? - Ona dikkat etmek ister misin?

dikkat etmek
make a point of
dikkat etmek
(Konuşma Dili) have one's eyes on
dikkat etmek
see
dikkat etmek
listen for
dikkat etmek
be mindful of
dikkat etmek
look out

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

dikkat etmek
take care

Do you want to take care of that? - Ona dikkat etmek ister misin?

It gets cold in the mornings and evenings, so I want to take care how I dress. - Sabahları ve akşamları hava soğur, bu yüzden nasıl giyineceğime dikkat etmek istiyorum.

dikkat etmek
be wary of
dikkat etmek
careful

We have to be careful with expenses. - Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.

If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat. - Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.

dikkat etmek
remark
dikkat etmek
take trouble
dikkat etmek
give heed to
dikkat etmek
beware of
dikkat etmek
(deyim) have an eye on
dikkat etmek
take heed
dikkat etmek
look to
dikkat etmek
be cautious
dikkat etmek
take note of
dikkat etmek
pay attention to

We must pay attention to the traffic light. - Trafik ışıklarına dikkat etmek zorundayız.

I told you you had to pay attention to your legs and feet. - Size söyledim, bacaklarınıza ve ayaklarınıza dikkat etmek zorundaydınız.

dikkat etmek
keep an eye on (someone)
dikkat etmek
watch one's step
dikkat etmek
(Latin) cavere
dikkat etmek
look sharp
dikkat etmek
(Dilbilim) give heed
dikkat etmek
look out for

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

dikkat etmek
attend to
dikkat etmek
watch out for

You have to watch out for avalanches at this time of the year. - Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.

dikkat etmek farkına varmak
note
dikkat etmemek
lose track of
dikkat etmeyen
mindless
dikkat kesilmek
be all ears
dikkat kesilmek
pay attention to
dikkat kesilmek
all ears
dikkat satırı
(Bilgisayar) attention line
dikkat süresi
(Pisikoloji, Ruhbilim) attention span
dikkat vermek
pay attention to
dikkat çekici
attention-grabbing
dikkat çekici
attention getting
dikkat çekici
eye-catching
dikkat çekici
attention grabbing
dikkat çekici
gripping
dikkat çekme
(Pisikoloji, Ruhbilim) attention getting
dikkat çekmek
draw attention

Layla likes to draw attention to herself. - Leyla kendisine dikkat çekmekten hoşlanıyor.

I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament. - Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim.

dikkat çekmek
remark
dikkat çekmek
attract notice
dikkat çekmeyen
unobtrusive
dikkat! sakın!
cave
dikkat dağınıklığı
Inattentiveness
dikkat dağınıklığı
Aprosexia
dikkat ederek, dikkatlice
by considering carefully
dikkat eksikliği
Attention deficit disorder
dikkat et!
be careful!
dikkat çekici
striking

Striking differences existed between the two boys. - İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.

dikkat çekme
conspicuousness
dikkat çekme
pay attention
dikkat çekmek
point to
dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Preattentive processing
Dikkat et!
Watch it!, Look out!
dikkat artımı
(Pisikoloji, Ruhbilim) hypervigilance
dikkat bölgesi
(Askeri) caution area
dikkat dağınıklığı
aprosexia, inattentiveness
dikkat dağıtıcı
(Pisikoloji, Ruhbilim) distracter
dikkat eden
observant
dikkat edersen
if you look carefully at
dikkat edersen
if you pay careful attention
dikkat edersen
if you pay attention
dikkat edersen
if you take note (of)
dikkat edersen
if you pay attention to
dikkat edersen
if you pay close attention to
dikkat edilmemiş
unobserved
dikkat edilsin
for the record
dikkat edin
handle with care
dikkat edin
(Konuşma Dili) hang on to your hat
dikkat edin
(Konuşma Dili) hold on to your hat
dikkat et
nota bene
dikkat etme
heed

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

dikkat etmek
keep an eye on
dikkat etmek
1. to pay attention to. 2. to be careful
dikkat etmeme
nonattention
dikkat etmeme
inattention
dikkat etmemek
be unobservant of
dikkat etmemek
not to pay attention
dikkat etmemek
be heedless of
dikkat etmeyen
inattentive
dikkat etsene
have a care
dikkat filtresi
(Pisikoloji, Ruhbilim) attentional filter
dikkat göstermek
favour [Brit.]
dikkat kesilmek
to be all ears
dikkat kesilmek
pore
dikkat kesilmek
to be all ears, pay careful attention
dikkat köpek var
beware of the dog
dikkat kırılır
with care
dikkat marjı
(Pisikoloji, Ruhbilim) margin of attention
dikkat merkezi
center of attraction
dikkat refleksi
(Pisikoloji, Ruhbilim) attention reflex
dikkat toplamak
gather attention
dikkat toplaşımı
concentration
dikkat çeken
salient
dikkat çeken şey
stopper
dikkat çeken şey
cynosure
dikkat çeken şey
eye catcher
dikkat çekerek
arrestingly
dikkat çekici
egregious
dikkat çekici
salient
dikkat çekici
striking, conspicuous
dikkat çekici
marked
dikkat çekici
well marked
dikkat çekici
signal
dikkat çekici
arresting
dikkat çekici reklam yapmak
stunt
dikkat çekmek
fix
dikkat çekmek
call attention to

Tom didn't want to call attention to himself. - Tom kendine dikkat çekmek istemiyordu.

dikkat çekmek
to attract attention

Don't do anything to attract attention to yourself. - Dikkat çekmek için kendine bir şey yapma.

Don't do anything to attract attention to yourself. - Kendinize dikkat çekmek için bir şey yapmayın.

dikkat çekmekten kaçınmak
make oneself inconspicuous
dikkat çekmeme politikası
low profile
dikkat çekmesini sağlamak
throw into relief
dikkat çekmesini sağlamak
make a lion of
dikkat çekmesini sağlamak
relieve
dikkat çekmesini sağlamak
lionize
dikkat çekmeyen
unobservant
dikkat öncesi
preattentive
dikkat, patent bilgisiyle ilgili
(Askeri) caution, proprietary information involved
dikkat/dikkati çekmek
to attract attention
dikkat etmek
wary
aman dikkat
beware of
kendine dikkat et
take care of yourself
dikkat edilmesi gereken
noteworthy
dikkat edilmesi gereken
worthy of notice
dikkat edilmesi gereken
remarkable
çekmek (dikkat/ilgi)
draw
dikkat etmek
{f} notice
dikkat et
{f} notice

It's my fault that the cake was burned. I was talking on the phone and didn't notice the time. - Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.

I didn't notice how she was dressed. - Onun nasıl giyindiğine dikkat etmedim.

dikkat et
watch out

Watch out for her. Her weapon is language - if she wants to, she'll talk you to death. - Ona dikkat et. Onun silahı dildir, o isterse sizinle ölene dek konuşur.

Tom made a list of potential problems that we should watch out for. - Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.

dikkat et
{f} note

You need to take note of this! - Buna dikkat etmelisin!

Please take note of that. - Lütfen ona dikkat et.

dikkat et
look sharp
dikkat et
{f} heed

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

dikkat etmek
look

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

dikkat etmek
beware
dikkat etmek
keep tabs on
Türkçe - Türkçe
Dikkat ediniz! anlamında bir uyarma sözü
Dikkat ediniz!
İlgi, özen
Bilinç etkinliğinin belli bir nesne üzerinde yoğunlaşması
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık: "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. İlgi, özen
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık
(Osmanlı Dönemi) SAAL
(Osmanlı Dönemi) ÇÜ
DİKKAT
(Osmanlı Dönemi) İncelik, dakik oluş. Ehemmiyet ve kıymet verme
dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Algısal girdinin (görülen, işitilen şeyin) farkına varılmadan önce bilinçdışında hızlı bir şekilde belli işlemlerden geçirilmesi
dikkat etmek
Gözüne çarpmak veya ilgisini çekmek
dikkat etmek
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak
dikkat toplaşımı
Dikkatin sürekli olarak bir nesne veya konunun belirli bir yönü üzerinde toplanması, konsantrasyon
CALİBİ DİKKAT
(Hukuk) Dikkat çekici
Dikkat etmek
(Osmanlı Dönemi) NED'