dikkat etmek

listen to the pronunciation of dikkat etmek
Türkçe - İngilizce
pay attention

You don't have to pay attention to what Tom says. - Tom'un söylediklerine dikkat etmek zorunda değilsiniz.

I told you you had to pay attention to your legs and feet. - Size söyledim, bacaklarınıza ve ayaklarınıza dikkat etmek zorundaydınız.

be careful

If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat. - Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.

We have to be careful with expenses. - Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.

watch out

You have to watch out for avalanches at this time of the year. - Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.

You have to watch out. - Dikkat etmek zorundasınız.

behold
a) to pay attention (to), to pay heed to, to give heed (to) b) to be careful, to watch out, to beware (of) c) to notice, to note, to observe d) to take care of
pay heed to
keep track of
take heed of
ware
take care of

Do you want to take care of that? - Ona dikkat etmek ister misin?

make a point of
(Konuşma Dili) have one's eyes on
see
listen for
be mindful of
look out

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

take care

It gets cold in the mornings and evenings, so I want to take care how I dress. - Sabahları ve akşamları hava soğur, bu yüzden nasıl giyineceğime dikkat etmek istiyorum.

Do you want to take care of that? - Ona dikkat etmek ister misin?

be wary of
careful

We have to be careful with expenses. - Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.

If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat. - Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.

remark
take trouble
give heed to
beware of
(deyim) have an eye on
take heed
look to
be cautious
take note of
pay attention to

Tom doesn't have to pay attention to what Mary says. - Tom Mary'nin söylediklerine dikkat etmek zorunda değil.

You don't have to pay attention to what Tom says. - Tom'un söylediklerine dikkat etmek zorunda değilsiniz.

keep an eye on (someone)
watch one's step
(Latin) cavere
look sharp
(Dilbilim) give heed
look out for

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

attend to
watch out for

You have to watch out for avalanches at this time of the year. - Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.

keep an eye on
1. to pay attention to. 2. to be careful
wary
{f} notice
look

I have an obligation to look out for Tom's interests. - Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.

You'll have to look out for Tom. - Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.

beware
keep tabs on
observe
pay heed
{f} note
{f} heed
{f} watch

You have to watch out for avalanches at this time of the year. - Yılın bu zamanında çığlara dikkat etmek zorundasın.

You have to watch out. - Dikkat etmek zorundasınız.

guard
{f} mind
dikkat etme
watch

Tom told me to watch out for you. - Tom sizin için dikkat etmemi istedi.

Tom made a list of potential problems that we should watch out for. - Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.

dikkat etmek farkına varmak
note
dikkat et
{f} notice

I didn't notice how she was dressed. - Onun nasıl giyindiğine dikkat etmedim.

I didn't notice the light turn red. - Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.

dikkat et
watch out

Watch out! There's a big hole there. - Dikkat et! Orada büyük bir çukur var.

Watch out for her. Her weapon is language - if she wants to, she'll talk you to death. - Ona dikkat et. Onun silahı dildir, o isterse sizinle ölene dek konuşur.

dikkat et
{f} note

Please take note of that. - Lütfen ona dikkat et.

You need to take note of this! - Buna dikkat etmelisin!

dikkat et
look sharp
dikkat et
{f} heed

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

adımına dikkat etmek
watch one's step
davranışlarına dikkat etmek
mind one's p's and q's
davranışlarına dikkat etmek
to mind one's p's and q's
dikkat et
nota bene
dikkat et
nix
dikkat etme
heed

They gave no heed to the warning. - Uyarıya dikkat etmediler.

dikkat etme
{i} remark
ince farklara dikkat etmek
subtilize
kendine dikkat etmek
to take care of oneself
lafına dikkat etmek
to be guarded in what one says
sözlerine dikkat etmek
to weigh one's words
özellikle dikkat etmek
pay particular attention
Türkçe - Türkçe
Gözüne çarpmak veya ilgisini çekmek
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak
(Osmanlı Dönemi) NED'
dikkat etmek