Time withers the roses, but wears down the thorns.
- Zaman gülleri soldurur, fakat dikenleri kırar.
Beautiful flowers have thorns.
- Güzel çiçeklerin dikenleri vardır.
The terrible scene sent shivers down his spine.
- Korkunç sahne onun tüylerini diken diken etti.
Do you know why cacti have spines?
- Neden kaktüslerin dikenleri olduğunu biliyor musun?
Tom crawled under barbed wire.
- Tom dikenli tel altında süründü.
My coat got caught on a barb on the barbed wire.
- Benim ceket dikenli tel üzerinde bir diken üzerinde yakalandı.
Emilien wants to eat fried prickly pears.
- Emilien kızarmış dikenli incir yemek istiyor.
There's no plant more prickly than a thistle.
- Devedikenden daha dikenli bir bitki yoktur.