difficult to understand

listen to the pronunciation of difficult to understand
İngilizce - Türkçe
anlamak zor
confusing
{s} kafa karıştırıcı

Onun sözleri kafa karıştırıcı. - His words are confusing.

Bunun senin için ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum. - I know how confusing this must be for you.

confusing
muğlak
confusing
kafakarıştırıcı
confusing
karıştırarak
confusing
karışık

Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu. - We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.

confusing
çetrefil
confusing
{f} karıştır

Sonunda kafa karıştırıcı labirentin çıkış yolumu buldum. - I finally found my way out of the confusing maze.

Ben her zaman, John'u Paul ile karıştırıyorum. - I'm always confusing John with Paul.

confusing
karıştırıyor

Sen beni Tom'la karıştırıyorsun. - You're confusing me with Tom.

Gerçekten kafamı karıştırıyorsun. - You're really confusing me.

hard to follow
takip etmek zor
confusing
{s} komplike
confusing
şaşırtma
confusing
{s} şaşırtıcı

Bu açıklama şaşırtıcı gibi geliyor. - This explanation sounds confusing.

Bunu şaşırtıcı buluyorum. - I find this confusing.

confusing
{s} şaşırtan
confusing
karmaşık/şaşırtıcı
confusing
karıştır/şaşırt
confusing
{s} karıştıran

En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim. - I finally found my way out of the confusing maze.

indistinct
iyice görülmez
indistinct
belirsiz,hayal meyal
indistinct
tefrik edemeyen
İngilizce - İngilizce
hard to follow
confusing
indistinct
obscure
difficult to understand

    Heceleme

    dif·fi·cult to un·der·stand

    Türkçe nasıl söylenir

    dîfıkılt tı ʌndırständ

    Telaffuz

    /ˈdəfəkəlt tə ˌəndərˈstand/ /ˈdɪfəkəlt tə ˌʌndɜrˈstænd/