Tom'un ne kadar çetin olabileceğini biliyorum.
- I know how difficult Tom can be.
Yolculuğumuz; uzun, çetin ve tehlikeliydi. Yine de evlerimize sağ salim döndüğümüz için mutluyuz.
- Our trip was long, difficult and dangerous. We're just happy to be back home in one piece.
Zor durumlarla başa çıkamıyor.
- He can't cope with difficult situations.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's difficult to learn a foreign language.
O, şiiri ezberlemede güçlük çekmedi.
- She had no difficulty in learning the poem by heart.
Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
- I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
O, okulda itaat eder, ama evde huysuzdur.
- He obeys in school, but at home he is difficult.
Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim.
- You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
Neden bu kadar belalı oluyorsun?
- Why are you being so difficult?
Bir çatalla yoğurt yemek biraz zordur.
- Eating yogurt with a fork is somewhat difficult.
Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap.
- This is the most difficult book I have ever read.
Bence Tom ve Mary'nin her ikisinin de geçinmesi zor.
- I think Tom and Mary are both difficult to get along with.
... allowed in Einstein's equations, but to build one is extremely difficult. Far more energy ...
... To be sure, these will involve difficult ethical questions. The drugs that are taken by man ...