Everyone has a right to absence.
- Herkesin bir devamsızlık hakkı vardır.
Every day has a continuation.
- Her günün bir devamı vardır.
War is the continuation of politics by other means.
- Savaş, diğer yollarla siyasetin devamıdır.
Regular attendance is required in that class.
- O sınıfta düzenli devam gereklidir.
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Hiçbir bilgisayar yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
Prices continue to climb.
- Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.
It's useless to keep on thinking any more.
- Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
There's more going on here than meets the eye.
- Burada devam eden göründüğünden daha fazlası var.
He resumed his work after a short break.
- Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.
They resumed walking.
- Onlar yürümeye devam ettiler.
He kept standing all the way.
- O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.
The boy kept standing for a while.
- Çocuk bir süre durmaya devam etti.
Tom just kept running.
- Tom koşmaya devam etti.
He run on for half an hour.
- Yarım saat koşmaya devam etti.
The soldier carried on as if his wound was nothing.
- Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
In spite of the tyrant’s persecution, the hero valiantly carried on the struggle.
- Zalim hükümdarın zulmüne rağmen, kahraman cesurca mücadeleye devam etti.
Search operations are still underway.
- Arama operasyonları hala devam ediyor.
A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death.
- Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.
Please go on with your study.
- Lütfen çalışmanıza devam ediniz.
I was too tired to go on working.
- Çalışmaya devam edemeyecek kadar yorgundum.