devamsızlık

listen to the pronunciation of devamsızlık
Türkçe - İngilizce
absenteeism
lack of continuity
irregular attendance at work, absenteeism
nonattendance
discontinuity
lack of continuity; absence, absenteeism
impermanency
absence

Everyone has a right to absence. - Herkesin bir devamsızlık hakkı vardır.

impermanence
devam
continuation

Every day has a continuation. - Her günün bir devamı vardır.

War is the continuation of politics by other means. - Savaş, diğer yollarla siyasetin devamıdır.

devam
{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

devam
go
devam
{i} sequel
devam
{i} continue

Prices continue to climb. - Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Hiçbir bilgisayar yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

devam
duration
devam
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
devam
{i} perpetuation
devam
prosecution
devam
assiduous
devam
(Bilgisayar) more

It's useless to keep on thinking any more. - Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.

Volvo is starting a new project Read more. - Volvo yeni bir projeye başlıyor. Devamını oku.

devam
(Bilgisayar) resume

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

They resumed walking. - Onlar yürümeye devam ettiler.

devam
elongate
devam
go on! keep on!
devam
follow-through
devam
dom
devam
standing

He kept standing all the way. - O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.

The boy kept standing for a while. - Çocuk bir süre durmaya devam etti.

devam
maintenance
devam
permanency
devam
pursuance
devam
continuance
devam
elongation
devam
run

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

devam
continue on
devam
persists
devam
carried

They carried on with the plan in spite of strong objections to it. - Ona karşı güçlü itirazlara rağmen onlar plana devam ettiler.

She carried on talking in spite of the loud noise. - Yüksek gürültüye rağmen konuşmaya devam etti.

devam
underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

devam
attendance, attending. D
devam
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

devam
continued existance
devam
Go on!

Please go on with your story. - Lütfen hikayene devam et.

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

devam
steadiness
devam
1.continuation
devam
follow through
devam
progression
devam
permanence
devam
permanent
devam
stending
devam
perpetuity
devam
durability
ekonomik devamsızlık
(Hukuk) economic volatility
devamsızlık