devamsız

listen to the pronunciation of devamsız
Türkçe - İngilizce
discontinuous
absent

Is anyone absent today? - Bugün devamsız biri var mı?

Tom is often absent from school. - Tom sık sık okula devamsızlık yapar.

impermanent
without continuity; inconstant; irregular
irregular (in attendance)
(Gıda) discontinuous control action
irregular
snatchy
absentee
devam
continuation

Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology? - Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?

War is the continuation of politics by other means. - Savaş, diğer yollarla siyasetin devamıdır.

devam
{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

devamsız kimse
absentee
devam
go
devam
{i} sequel
devam
{i} continue

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Hiçbir bilgisayar yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone. - Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.

devam
duration
devam
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
devam
{i} perpetuation
devam
prosecution
devam
assiduous
devam
(Bilgisayar) more

There's more going on here than meets the eye. - Burada devam eden göründüğünden daha fazlası var.

The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually. - Japon ekonomisi yıllık en fazla % 5'ten daha fazla büyümeye devam etti.

devam
(Bilgisayar) resume

We'll resume the meeting after tea. - Toplantıya çaydan sonra devam ederiz.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

devam
elongate
devam
go on! keep on!
devam
follow-through
devam
dom
devam
standing

He kept standing all the way. - O yol boyunca ayakta durmaya devam etti.

The boy kept standing for a while. - Çocuk bir süre durmaya devam etti.

devam
maintenance
devam
permanency
devam
pursuance
devam
continuance
devam
elongation
devam
run

Is the play still running? - Oyun hala devam ediyor mu?

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

devam
continue on
devam
persists
devam
carried

The soldier carried on as if his wound was nothing. - Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.

In spite of the tyrant’s persecution, the hero valiantly carried on the struggle. - Zalim hükümdarın zulmüne rağmen, kahraman cesurca mücadeleye devam etti.

devam
underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

devam
attendance, attending. D
devam
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

devam
continued existance
devam
Go on!

She was too tired to go on working. - O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

devam
steadiness
devam
1.continuation
devam
follow through
devam
progression
devam
permanence
devam
permanent
devam
stending
devam
perpetuity
devam
durability
devamsız