He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
You should go ahead and do it, just like you said you would.
- Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.
Go ahead and unwrap your gift.
- Devam et ve hediye paketini aç.
You are doing very well. Keep it up.
- Çok iyi yapıyorsun. Devam et.
If you've got something to say, go ahead and say it.
- Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.
Go ahead and unwrap your gift.
- Devam et ve hediye paketini aç.
Tom continued to study French for another three years.
- Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.
I've decided to continue studying.
- Ben eğitime devam etmek için karar verdim.
Tom just kept right on talking.
- Tom hemen konuşmaya devam etti.
They resumed walking.
- Onlar yürümeye devam ettiler.
He resumed his work after a short break.
- Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.
Tom said investigations were continuing.
- Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.
Poverty prevented him from continuing his studies.
- Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi.
Keep going straight through the village.
- Köyün içinden doğru gitmeye devam et.
Stay cool and keep going.
- Sakin ol ve gitmeye devam et.
The Cold War continued.
- Soğuk Savaş devam etti.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
- Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
Keep on working while I'm away.
- Ben uzaktayken çalışmaya devam et.
Please keep on working even when I'm not here.
- Burada olmadığım zaman bile lütfen çalışmaya devam et.
I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
- Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
Poverty prevented him from attending school.
- Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.