devam et

listen to the pronunciation of devam et
Türkçe - İngilizce
go on

In this world, it's difficult to go on behaving like a human being. - Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.

You have to go on without me. - Bensiz devam etmelisin.

go ahead!

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

{f} go ahead

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

(Bilgisayar) continue

I've decided to continue studying. - Ben eğitime devam etmek için karar verdim.

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

(Bilgisayar) continue anyway
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

(Bilgisayar) resume

They resumed walking. - Onlar yürümeye devam ettiler.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

{f} continuing

Tom said investigations were continuing. - Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.

Poverty prevented him from continuing his studies. - Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi.

keep going

We have to keep going. - Gitmeye devam etmek zorundayız.

We've just got to keep going. - Biz sadece gitmeye devam etmek zorundayız.

{f} continued

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

Black Americans continued to suffer from racism. - Siyah Amerikalılar, ırkçılıktan dolayı acı çekmeye devam ettiler.

kept going
kept on

Ken kept on singing that song. - Ken o şarkıyı söylemeye devam etti.

He deliberately kept on provoking a confrontation. - O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.

soldier on
keep on

I want to keep on living with him. - Onunla yaşamaya devam etmek istiyorum.

Keep on working while I'm away. - Ben uzaktayken çalışmaya devam et.

{f} ongoing
{f} attending

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

Saturday is the pottery class I've been attending since last year. - Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.

get on with it
soldieron
soldier#on
devam et