devam et

listen to the pronunciation of devam et
Türkçe - İngilizce
go on

You have to go on without me. - Bensiz devam etmelisin.

Please go on with your story. - Lütfen hikayene devam et.

go ahead!

If you've got something to say, go ahead and say it. - Söyleyecek bir şeyin varsa devam et ve söyle.

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

keep it up

You are doing very well. Keep it up. - Çok iyi yapıyorsun. Devam et.

{f} go ahead

Go ahead and unwrap your gift. - Devam et ve hediye paketini aç.

By all means. Go ahead. - Kesinlikle. Devam et.

(Bilgisayar) continue

The Cold War continued. - Soğuk Savaş devam etti.

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

(Bilgisayar) continue anyway
right on

Tom just kept right on talking. - Tom hemen konuşmaya devam etti.

(Bilgisayar) resume

They resumed walking. - Onlar yürümeye devam ettiler.

Tom resumed clearing the table. - Tom masayı temizlemeye devam etti.

{f} continuing

I see no point in continuing this conversation. - Bu konuşmaya devam etmenin amacı olmadığını anlıyorum.

Tom said investigations were continuing. - Tom soruşturmaların devam ettiğini söyledi.

keep going

Stay cool and keep going. - Sakin ol ve gitmeye devam et.

Keep going straight through the village. - Köyün içinden doğru gitmeye devam et.

{f} continued

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

Tom continued to study French for another three years. - Tom üç yıl daha Fransızca çalışmaya devam etti.

kept going
kept on

Bill kept on crying for hours. - Bill saatlerce ağlamaya devam etti.

He kept on working all the while. - O,her zaman çalışmaya devam etti.

soldier on
keep on

Keep on working while I'm away. - Ben uzaktayken çalışmaya devam et.

We've got to keep on struggling. - Mücadelemizi sürdürmeye devam etmek zorundayız.

{f} ongoing
{f} attending

Saturday is the pottery class I've been attending since last year. - Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.

I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break. - Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.

get on with it
soldieron
soldier#on
devam et