devam!

listen to the pronunciation of devam!
Türkçe - İngilizce
go on!
continuation

Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology? - Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?

War is the continuation of politics by other means. - Savaş, diğer yollarla siyasetin devamıdır.

{i} attendance

Regular attendance is required in that class. - O sınıfta düzenli devam gereklidir.

go
{i} sequel
{i} continue

Prices continue to climb. - Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor.

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

duration
continuation, continuance, continuity, duration; attendance; Go on! Keep on! Keep going!
{i} perpetuation
prosecution
assiduous
(Bilgisayar) more

It's useless to keep on thinking any more. - Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.

Tom kept getting more and more confused. - Tom'un gittikçe daha çok kafası karışmaya devam etti.

(Bilgisayar) resume

He resumed his work after a short break. - Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.

Tom resumed speaking. - Tom konuşmaya devam etti.

elongate
go on! keep on!
follow-through
dom
standing

The boy kept standing for a while. - Çocuk bir süre durmaya devam etti.

It was all I could do to keep standing. - Yapabildiğim bütün şey ayakta durmaya devam etmekti.

maintenance
permanency
pursuance
continuance
elongation
run

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

continue on
persists
carried

She carried on talking in spite of the loud noise. - Yüksek gürültüye rağmen konuşmaya devam etti.

The soldier carried on as if his wound was nothing. - Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.

underway

Search operations are still underway. - Arama operasyonları hala devam ediyor.

attendance, attending. D
endurance

A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death. - Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.

continued existance
Go on!

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

She was too tired to go on working. - O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.

steadiness
1.continuation
follow through
progression
permanence
permanent
stending
perpetuity
durability