determin teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- determined
- azimli
Tom azimli ve çalışkan.
- Tom is determined and hard-working.
Tom azimli bir adamdır.
- Tom is a determined man.
- determination
- kararlılık
Kararlılık başarı için bir anahtardır.
- Determination is a key to success.
Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.
- It requires just a little determination.
- determine
- kararlaştırmak
- determination
- saptama
- determine
- saptamak
- determined
- belirlenmiş
- determination
- {i} azim
Ben senin azim ve kararlılığına hayranım.
- I admire your perseverance and determination.
- determine
- belirlemek
Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.
- It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies.
Onun kökenini belirlemek için orta çağlara geri gitmeliyiz.
- To determine its origin, we must go back to the middle ages.
- determined
- kararlı
O, ne pahasına olursa olsun işi bitirmeye kararlıydı.
- He was determined to finish the work at any cost.
Tom Mary'i öpmeye kararlıydı.
- Tom was determined to kiss Mary.
- determine
- {f} 1. belirlemek, tayin etmek; tespit etmek, saptamak: We have not yet determined the price of that book. O kitabın fiyatını henüz saptamadık
- determination
- karar
Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.
- It requires just a little determination.
Kararlılığına hayranım.
- I admire your determination.
- determination
- belirleme
- determine
- yön vermek
- determination
- {i} belirtme
- determining
- belirleme
- determined
- {f} belirle
Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.
- Our lives are determined by our environment.
Seyahat için tarihi belirlediler.
- They determined the date for the trip.
- determined
- {s} kesin
- determined
- {f} karar ver: adj.kararlı
- determination
- kararlaştırma
- determination
- (Dilbilim) tamlanan
- determination
- direşkenlik
- determination
- (Tıp) determinasyon
- determination
- (Politika, Siyaset) anlaşma
- determination
- belirlenim
- determination
- sonuç
- determination
- (Dilbilim) belirlenen
- determine
- karara bağlamak
- determine
- amaçlamak
- determine
- saptamada bulunmak
- determine
- ortaya çıkarmak
- determine
- tespitte bulunmak
- determine
- tespit olunmak
- determine
- belirlemek saptamak
- determine
- (Ticaret) karar verme
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
- determine
- belirtmek
- determine
- tayin etmek
- determine
- tespit etmek
- determine
- göstermek
- determined
- direşken
- determined
- belirtili
- determined
- (Dilbilim) tamlanan
- determining
- belirleyerek
- determination
- belirlenme
- determine
- karar verdirtmek
- determine
- belirle
Seyahat için tarihi belirlediler.
- They determined the date for the trip.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.
- determine
- karar vermek
- determining
- {f} belirle
Bu durumda belirleyici faktör neydi?
- What was the determining factor in this case?
- determine
- kesmek
- determination
- saptanması
- determination
- tayini
- determine
- karar ver
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- determined
- {f} karar ver
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
- I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
- determined
- tesbit
- determines
- belirleyiciler
- determination
- {i} niyet
O, niyetinde oldukça kararlıydı.
- He was quite decided in his determination.
- determination
- kararlı oluş
- determination
- {i} tespit
- determination
- {i} saplantı
- determination
- karar/saptama/kararlılık
- determination
- (Nükleer Bilimler) tayin etme
- determination
- {i} belirleme, tayin; tespit, saptama
- determination
- (Tıp) Kan v.s.'nin muayyen noktaya akışı veya hücumu
- determination
- (Askeri) Karar, hüküm, kararlılık
- determination
- (Askeri) KARAR, HÜKÜM
- determine
- belirlemek, tayin etmek; tespit etmek, saptamak: We have not yet determined the price of that book. O kitabın fiyatını henüz saptamadık
- determine
- {f} karara bağlanmak
- determine
- sapta/kararlaştır
- determine
- {f} neden olmak
- determine
- {f} karara varmak
- determine
- (Askeri) SAPTAMAK, KARARLAŞTIRMAK, AZMETMEK
- determine
- {f} sabitleştirmek
- determined
- metin
- determined
- azimle
- determined
- azimkâr
- determined
- sapta/kararlaştır
- determined
- kati
- determined
- niyetinden şaşmaz
- determined
- {f} belirle: adj.belirli
- determined
- determinedly metanetle
- determined
- (Hukuk) kararlı olmak