desteklemek

listen to the pronunciation of desteklemek
Türkçe - İngilizce
prop

He fetched a few cushions to prop up her head. - Onun başını desteklemek için birkaç yastık getirdi.

promote

He worked hard to promote peace. - O, barışı desteklemek için çok çalıştı.

We must work hard to promote world peace. - Dünya barışını desteklemek için çok çalışmalıyız.

support

Your duty is to support your family. - Senin görevin aileni desteklemektir.

He made a speech in support of the plan. - Planı desteklemek için bir konuşma yaptı.

encourage
endorse
fortify
back

I'm fed up with always backing you up. - Sürekli seni desteklemekten bıktım.

Tom stayed to back me up. - Tom beni desteklemek için kaldı.

bear somebody out
stick up for
brace
corroborate

Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth. - Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.

favor
subordinate
back up

It's important to back up claims with evidence. - İddiaları kanıtla desteklemek önemlidir.

assist
give a leg up
sponsor
give support
confirm
build
sustain
patronise
nourish
hold up
substantiate
(Kanun) brace for
give countenance to
plump for
stand
shore up
stand for
(Konuşma Dili) hold by
rally to
make up of
stay

Tom stayed to back me up. - Tom beni desteklemek için kaldı.

warrant
subsidize
go along
boost
(Konuşma Dili) be with
pull
rally around
prop up

He fetched a few cushions to prop up her head. - Onun başını desteklemek için birkaç yastık getirdi.

stand up for
stick by
second
strengthen
to prop up, to shore up; to support, to back up, to countenance, to uphold, to champion, to endorse, to buttress sth (up), to stand for sth, to stand sb up for sb/sth; to subsidize
go along with
to support (intellectually or morally)
buttress
champion
to prop up, shore up (with a prop)
help forward
shore
buoy
advocate
bolster up
favour [Brit.]
bear smb. out
bolster
(Hukuk) encourage, support, uphold, underpinning, reinforce
countenance
stand by
bear out
{f} identify
{f} patronize
{f} underpin
(Dilbilim) accommodate with
favour
desteklemek (kanıtla)
back up
desteklemek (görüşü/fikri)
sympathize with
desteklemek (her iki tarafı)
straddle
desteklemek amacıyla
for supporting
desteklemek için
in support of
destekleme
{i} boost
destekle
shore up

Millions of dollars have been spent trying to shore up the company. - Şirketi desteklemeye çalışırken milyonlarca dolar harcandı.

destekle
{f} buttressed
destekleme
support

It hasn't been easy for Tom to earn enough money to support his large family. - Tom'un büyük ailesini desteklemek için yeterli para kazanması kolay değildi.

Your duty is to support your family. - Senin görevin aileni desteklemektir.

destekleme
bridging
destekleme
backing

I'm fed up with always backing you up. - Sürekli seni desteklemekten bıktım.

destekleme
strutting
destekleme
accommodation
destekle
assisted
destekleme
(Politika, Siyaset) consolidation
destekleme
retaining
destekleme
advocating
destekleme
brace
destekleme
(Coğrafya) timbering
destekleme
(Tarım) poling
kereste ile desteklemek
(Marangozluk) timber
destekle
{f} prop

In 1920, British astronomer Arthur Eddington proposed that the Sun and other stars are powered by nuclear reactions. - 1920'de İngiliz astronom Arthur Eddington güneş ve diğer yıldızların nükleer reaksiyonlar tarafından desteklendiğini ileri sürdü.

He fetched a few cushions to prop up her head. - Onun başını desteklemek için birkaç yastık getirdi.

destekle
{f} supported

He basically supported the free market system. - O aslında serbest piyasa sistemini destekledi.

I supported her even against my father. - Hatta babama karşı onu destekledim.

destekle
{f} support

Many leaders supported the compromise. - Birçok lider uzlaşmayı destekledi.

I made believe that I supported him. - Onu desteklediğime inandırdım.

destekle
{f} shoring
destekle
stick by
destekle
seconding
destekle
{f} seconded

Tom seconded the motion. - Tom hareketi destekledi.

destekle
{f} shore

Millions of dollars have been spent trying to shore up the company. - Şirketi desteklemeye çalışırken milyonlarca dolar harcandı.

destekle
made up of
destekle
{f} countenance
destekle
{f} bracing
destekle
make up of
destekle
{f} buttressing
destekle
{f} supporting

I want to thank my friends and family for supporting me. - Beni destekledikleri için arkadaşlarıma ve aileme teşekkür etmek istiyorum.

Thank you for supporting me. - Beni desteklediğin için teşekkür ederim.

destekle
back up

Tom started to back up. - Tom desteklemeye başladı.

I need to find someone to back up Tom's alibi. - Tom'un mazeretini destekleyecek birini bulmalıyım.

destekleme
shoring
destekleme
sustentation
destekleme
supporting

Almost all of Tom's money goes to supporting his family. - Tom'un parasının neredeyse hepsi ailesini desteklemeye gidiyor.

“Yandex” search engine started supporting Tatar language too. - Yandex arama motoru Tatar dilini de desteklemeye başladı.

destekleme
shoring up
destekleme
{i} buttressing
alttan desteklemek
underlay
bağırarak desteklemek
barrack
birbirini desteklemek
support each other
birbirini desteklemek
be consistent
birbirini desteklemek
logroll
destekle
underpinning
destekle
buttress
destekle
underpin
destekle
back#up
destekleme
logrolling
destekleme
bracing
destekleme
pump priming
destekleme
corroboration
destekleme
{i} espousal
iddiayı desteklemek
stake a claim
kalasla desteklemek
plank
kanıtlarla desteklemek
circumstantiate
payanda ile desteklemek
strut
sübvansiyonla desteklemek
to subsidize
sütunlarla desteklemek
pillar
takozla desteklemek
chock
yastıkla desteklemek
pillow
çubuklarla desteklemek
rib
desteklemek