despite, in spite of

listen to the pronunciation of despite, in spite of
İngilizce - Türkçe

despite, in spite of teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

in spite of
rağmen

Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil. - I cannot help liking him in spite of his many faults.

Joan zor bir çocukluk geçirmesine rağmen büyük bir aktrist oldu. - Joan became a great actress in spite of having had a difficult childhood.

for
süresince

İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim. - I waited for the bus in the snow as long as two hours.

for
elverişli

Bu yer yüzmek için elverişli. - The place is convenient for swimming.

for
(Bilgisayar) bu öğe için
for
yoluna

Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom. - I hope it works out for you, Tom.

in spite of
-e karşın
in spite of
-makla beraber
in spite of
olduğu halde
for
(bağlaç) dolayı, nedeniyle, çünkü, zira
for
karşılığında

Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum. - In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.

Onun nezaketinin karşılığında ona bir hediye verdim. - I gave her a present in return for her kindness.

for
yüzünden

O, iki yanlış başlama yüzünden yarıştan diskalifiye edildi. - She was disqualified from the race for two false starts.

Bir haftadır grip yüzünden yataktayım. - I've been laid up with flu for the last week.

for
şerefine
for
zarfında
for
-den dolayı
for
nedeniyle

Aramızda kalsın, o rüşvet nedeniyle görevden alındı ​​. - Between ourselves, he was dismissed for bribery.

Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu. - Our train stopped for five hours owing to the earthquake.

in spite of
e rağmen
in spite of
-e rağmen, -e karşın: " He's carrying on in spite of the difficulties. - Zorluklara rağmen devam ediyor."
in spite of
e karşı
for
{e} karşı

Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür. - When meeting a person for the first time, keep the conversation light.

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır. - Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

for
{e} uygun

Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil. - This ship is not fit for an ocean voyage.

Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok. - No one doubts her fitness for the post.

for
{e} doğru

O, iş için doğru kişidir. - He is the proper person for the job.

Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım. - If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.

for
{e} yönünde
for
adına

O, onun adına konuştu. - She spoke up for him.

Pele, birçok önemli maçta Brezilyalı takımlar adına oynadı. - Pele played for the Brazilian teams in many important matches.

for
namına
for
{e} için, -e
in spite of
-e rağmen
in spite of
-e rağmen, -e karşın: He's carrying on in spite of the difficulties. Zorluklara rağmen devam ediyor
in spite of
mukabil
in spite of
karşın

Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek. - In spite of the depression, the prices of commodities are still high.

İngilizce - İngilizce
for

Mr. Joseph Blenkinshaw was perhaps not worth quite so much as was reported; but for all that he was a very wealthy man.

in spite of
Despite, irrespective of, notwithstanding

No evening I had passed at Bly had the portentous quality of this one; in spite of which—and in spite also of the deeper depths of consternation that had opened beneath my feet—there was literally, in the ebbing actual, an extraordinarily sweet sadness.

in spite of
despite
in spite of
at heart

He seems to be very angry all the time but at heart is is a very gentle person.

in spite of
despite, notwithstanding
in spite of
after
despite, in spite of