Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.
- Your English composition leaves almost nothing to be desired.
Dan Linda'yı öldürmek istedi.
- Dan desired to kill Linda.
Dan Linda'yı öldürmek istedi.
- Dan desired to kill Linda.
Birinin arzu edebileceği en iyi köpeksin!
- You've been the best dog one could desire!
Bugün seni görmeyi çok arzu ediyorum.
- I desire a lot to see you today.
Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.
- Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires.
Onun zengin olmak için bir tutkusu var.
- She has a desire to be wealthy.
Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.
- Jane must stop giving way to her desire for chocolate.
Şehvet, sahiplenme arzusunu doğurur. Sahiplenme de öldürme güdüsünü.
- Lust awakens the desire to possess. And that awakens the intent to murder.
Onun ölümünü arzu etmedi.
- She did not desire his death.
Dan Linda'yı öldürmeyi arzu etti.
- Dan desired to kill Linda.
Yaşlı olmanın bir avantajı gençken almayı göze alamadığın her şeyi artık istememendir.
- One advantage of being old is that you no longer desire all the things that you couldn't afford to buy when you were young.
Barışı istemeyen kimse yok.
- There is no one who doesn't desire peace.
Dilek memnuniyetsizlikten kaynaklanır. Bunu kontrol etmeye çalışın.
- Desire is a source of discontent. Try to control it.
Onun senkronizasyon hızı arzulanan bir şey bırakmadı.
- His synchronizing rate left nothing to be desired.
Seri katil arzularının bir kölesiydi.
- The serial killer was a slave to his desires.
His performance left something to be desired.
You’re my heart’s desire.
I desire to speak with you.
... desired out of the American heart to provide the pursuit of happiness for our citizens. ...