Don't speak in the middle of a lesson.
- Dersin ortasında konuşma.
This story is short enough to read in one lesson.
- Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders sırasında Japonca konuşmamalısın.
You must not speak Japanese during the class.
- Ders esnasında Japonca konuşmamalısınız.
Few people came to the lecture.
- Çok az sayıda kişi derse geldi.
The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical.
- Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.
English has become my favorite subject.
- İngilizce en sevdiğim ders oldu.
Physics is my weak subject.
- Fizik benim zayıf dersim.
Instructional videos are a key component of many online courses.
- Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir.
What's the moral of this story?
- Bu hikayeden alınacak ders nedir?
Did you understand the moral of this story?
- Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
In this school, a period is fifty minutes long.
- Bu okulda bir ders saati elli dakika uzunluğundadır.
Tom went to talk to Mary as soon as the period ended.
- Ders saati biter bitmez Tom Mary ile konuşmaya gitti.
In Flanders between 10 and 20 percent of professors and lecturers teaching in English did not attain the required language level.
- Flandre'da İngilizce olarak ders veren profesör ve öğretim elemanlarının yüzde 10 ila 20 arasındakileri, gerekli dil seviyesine ulaşmadılar.
Tom is teaching a class right now.
- Tom şu anda bir sınıfa ders veriyor.
We should follow his example.
- Biz onun dersini izlemeliyiz.