The pond is 3 meters deep.
- Gölet üç metre derinliğindedir.
The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
She fell into a profound sleep.
- O derin bir uykuya daldı.
This book profoundly impressed me.
- Bu kitap beni derinden etkiledi.
Layla had deep religious convictions.
- Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.