derine

listen to the pronunciation of derine
Türkçe - İngilizce
deep

Tom went deeper into the cave. - Tom mağarada daha derine gitti.

The deeper we dived, the colder the water got. - Derine daldıkça, su da soğudu.

Low in pitch

She has a very deep contralto.

Immersed, submerged (in)

deep in debt, deep in the mud.

ill defined method of localized application at least 4 inches below the soil surface, usually injected with a knife or following subsoiler
Unmarked soundings of the lead line
to far into space; "penetrated deep into enemy territory"; "went deep into the woods"; to an advanced time; "deep into the night"; "talked late into the evening
A ball that will not bounce twice on the opponent's side of the table if given the chance
A deep breath or sigh uses or fills the whole of your lungs. Cal took a long, deep breath, struggling to control his own emotions + deeply deep·ly She sighed deeply and covered her face with her hands
If you say that things or people are two, three, or four deep, you mean that there are two, three, or four rows or layers of them there. A crowd three deep seemed paralysed by the images on these monitors
That which is deep, especially deep water, as the sea or ocean; an abyss; a great depth
A deep container, such as a cupboard, extends or measures a long distance from front to back. The wardrobe was very deep
On a low-numbered point, usually the one or two point
extending relatively far inward; "a deep border"
Voluminous
If you experience or feel something deep inside you or deep down, you feel it very strongly even though you do not necessarily show it. Deep down, she supported her husband's involvement in the organization
literary term for an ocean; "denizens of the deep"
large in quantity or size; "deep cuts in the budget"
Relatively farther downfield
adj away from the net, toward the endline
Extending away from, used with wide and high in measuring rectangular objects
Strongly colored; dark; intense; not light or thin; as, deep blue or crimson
derin
{s} deep

The Mississippi River is deep and wide. - Mississippi Nehri derin ve geniştir.

The roots of this tree go down deep. - Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.

derinden derine
from far away
derinden derine
(a sound) from far away
derin
profound

She fell into a profound sleep. - O derin bir uykuya daldı.

Tom sighed profoundly. - Tom derinden içini çekti.

derin
extensive
derin
deeper
derin
profoundness
derin
deep-seated
derin
abstruse
derin
intimate
derin
deed
derin
thorough
derin
full
derin
abysmal
derin
recondite
derin
deep-rooted
derin
exquisite
derin
fathomless
derin
(Tıp) profundus
bu tulum ile ne kadar derine dalabilirim
How deep can I dive using this wet suit
derin
(uyku) sound
derin
bottom, depth
derin
religious

Layla had deep religious convictions. - Leyla'nın derin dinsel inançları vardı.

derin
deep; profound; (uyku) sound, deep; extensive, deep, thorough
derin
(Tıp) house
derin
home
derine inmek
go down deep
derine inmek
go deep into the
Türkçe - Türkçe

derine teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

derinden derine
Uzaklardan
derinden derine
En iyi biçimde, en ince ayrıntılarına kadar
Derin
(Osmanlı Dönemi) SÜHBE
Derin
(Hukuk) AMİK
derin
Yoğun: "Bu büyük köşkü derin bir sessizlik kapladı."- M. Ş. Esendal
derin
Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan
derin
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan
derin
Yoğun
derin
İçten gelen
derin
Yüzeyden içeri inen
derin
Uzun süren
derin
Uyanılması güç, ağır
derin
Uyanılması güç, ağır (uyku)
derin
Uzun süren: "Bir iki derin nefesten sonra teneffüsünün ritmi düzeldi."- P. Safa
derin
Dip
derin
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan
derin
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan: "Genç kız onun kırık dişli ağzının içindeki derin karanlığa bakıyor."- Ö. Seyfettin
derin
Dip: "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin / Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde."- Y. K. Beyatlı
derin
Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan: "Üzerindeki tesirleri ölçmek için derin tetkikler yapmak lazımdır."- F. R. Atay. İçten gelen
derine