There is some coal in the stream.
- Derede biraz kömür var.
A stream flows into the lake.
- Bir dere göle akmaktadır.
He dared not jump over the brook.
- Dereyi atlamaya cesaret edemedi.
She watched the children playing in the brook.
- O, çocukları derede oynarken izledi.
He did not dare to jump over the creek.
- Dere üzerinden atlamaya cesaret edemedi.
When I was young, I used to go swimming in a nearby creek.
- Gençken yakın bir derede yüzmeye giderdim.
It must be terribly difficult, running her household on her own after divorcing.
- Boşandıktan sonra evinde tek başına koşuşturmak son derece zor olmalı.
Tom runs extremely well.
- Tom son derece iyi koşuyor.
The fire left her with a third-degree burn which took months to fully heal.
- Yangın, onu tamamen iyileşmesi aylar süren üçüncü derece yanık ile bıraktı.
Many passengers suffered third degree burns.
- Birçok yolcu, üçüncü derece yanıklardan muzdaripti.
Than herde he a voyce sey, ‘Sir Galahad, I se there envyrowne aboute the so many angels that my power may nat deare the!’.