Sis o kadar yoğundu ki bir inç önümü bile göremiyordum.
- The mist was so dense that I could not see even an inch ahead.
Onun çok yoğun bir sakalı var.
- He has a very dense beard.
Adam sık bir ormanda saklanıyordu.
- The man was hiding in a dense forest.
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
- Tom can't believe how dense Mary is.
Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
- Tom can't believe how dense Mary is.
... the passenger transport, carbon dioxide per person. The denser the city, the lower the ...