denoting someone who is deceased, ie , the late john thomas

listen to the pronunciation of denoting someone who is deceased, ie , the late john thomas
İngilizce - Türkçe

denoting someone who is deceased, ie , the late john thomas teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

late
{s} gecikmiş

Alışılageldiği üzere gecikmişti. - He was late as usual.

Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım. - Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.

late
{s} geç kalan

Tom geç kalan tek kişi değildi. - Tom wasn't the only one who was late.

Bu iş yerinde, geç kalanlar için sert ve hızlı kurallar var. - The company has hard and fast rules against lateness.

late
Hiç olmamaktansa varsın geç olsun
late
{s} son zamanlarda olan
late
late in the day günün nihayetine doğru
late
ölen
late
ölmüş
late
müteveffa
late
{s} son

Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman? - Did the error occur right from the start or later on? - When?

Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi. - In late August, the Allied forces captured Paris.

late
geç ol

Geç olmuştu, bu yüzden eve gittim. - It was late, so I went home.

Derhal başlayalım; zaten geç oldu. - Let's start at once; it's already late.

late
muayyen zamandan sonra
late
ölü

Dr. Sadık o ölüme neyin neden olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını daha sonra itiraf etti. - Dr. Sadiq admitted later he had no idea what caused that death.

Tom, Mary'nin ölümünü o sabah daha sonra öğrendi. - Tom learned about Mary's death later that morning.

late
sonuna doğru
late
sonlarında

Tom otuzlu yaşların sonlarında. - Tom is in his late thirties.

Japonya ordusu 1931 yılının sonlarında Tokyo hükümetinin kontrolünü ele geçirdi. - Japan's army took control of the government in Tokyo in late 1931.

late
rahmetli

Rahmetli kocası kemancıydı. - Her late husband was a violinist.

Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi. - My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.

late
early and late erken veya geç demez
late
vakti saatisooner or later ergeç
late
geç kalınmış
late
{s} sabık, eski
İngilizce - İngilizce
-late
late
denoting someone who is deceased, ie , the late john thomas