delikanlı

listen to the pronunciation of delikanlı
Türkçe - İngilizce
{i} boy

This is the boy who found your watch. - Bu, saatini bulan delikanlı.

Some boys play tennis and others play soccer. - Bazı delikanlılar tenis oynar diğerleri futbol.

lad

Her boyfriend's a nice lad. - Onun erkek arkadaşı hoş bir delikanlı.

The lad leaned over and shouted into Tom's ear. - Delikanlı Tom'un üzerine abandı ve kulağına bağırdı.

sapling
youth, young man
teeny
puppy
juvenescent
gossoon
stripling
(yunan) palikar
pup
whelp
adolescent
teenager

You're not a teenager yet. - Sen henüz bir delikanlı değilsin.

Tom isn't a teenager anymore. - Tom artık bir delikanlı değil.

a slip of a boy
young man
teen

Tom was a very good skier when he was a teenager. - Tom bir delikanlı iken çok iyi bir kayakçıydı.

You're not a teenager yet. - Sen henüz bir delikanlı değilsin.

young man, lad, youngster, kid, chap, youth
youth
sprig
laddie
conceited pup
killer
youngster

I began to sing when I was a youngster. - Delikanlı iken şarkı söylemeye başladım.

kid
chap
(Argo) feller
(Argo) cuss
(Argo) gent
juvenile
(Argo) blighter
(Argo) fellow
(Argo) fella
cat
gazabo
young boy
gazebo
garcon
delikanlı gibi
with the gloves off
delikanlı gibi
without gloves
delikanlılar
youngsters
genç delikanlı
young boy
bıçkın delikanlı
rowdy
delikanlılar
youths
kendini bir şey sanan delikanlı
whippersnapper
köylü delikanlı
swain
sosyeteye ilk kez tanıtılan delikanlı
debutant
zıpır delikanlı
whippersnapper
Türkçe - Türkçe
Sözünün eri, dürüst, namuslu kimse
Gençlere seslenme sözü olarak kullanılır
Çocukluk çağından çıkmış genç erkek
Gençler için kullanılan bir seslenme sözü
Sözünün eri, dürüst, namuslu (kimse)
Çocukluk çağından çıkmış genç erkek: "Delikanlı çağımızdaki cevher / Yalvarmak, yakarmak nafile bugün."- C. S. Tarancı
delikanlı