If they but knew it, almost all men in their degree, some time or other, cherish very nearly the same feelings towards the ocean with me.
Master, we knowe that thou sayest, and teachest ryght, nether considerest thou eny mannes degre, but techest the waye of god truely.
To what degree do the two accounts of the accident concur?.
İngiltere'de yüksek lisans dereceleri çok yaygın değildir.
- Master's degrees in Britain are not very common.
Matematikte yüksek lisans derecem var.
- I have a master's degree in mathematics.
Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
- To what degree can we trust him?
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
Termometre sıfırın altında üç derece olarak okuyor.
- The thermometer reads three degrees below zero.
Termometre 10 dereceyi gösteriyor.
- The thermometer reads 10 degrees.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
- To what degree can we trust him?
Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
- The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
Bir üçgende tüm açıları toplamı 180 dereceye eşittir.
- The sum of all the angles in a triangle equals 180 degrees.
Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece.
- It is ten degrees below zero now.
Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.
- The exact temperature is 22.68 degrees Celsius.
Tom'un bir kanun mertebesi var.
- Tom has a law degree.