I have no time to engage in gossip.
- Dedikoduyla meşgul olacak zamanım yok.
She tried to spice up the conversation with gossip about the neighbors.
- O, konuşmayı komşular hakkındaki dedikodu ile tatlandırmaya çalıştı.
I've heard rumors about Tom and Mary.
- Tom ve Mary hakkında dedikodular duydum.
It is rumored there are treasures hidden there.
- Orada saklı hazineler olduğu dedikodusu yapılıyor.
Hey Tom, I heard through the grapevine that you and Susie are going out. Way to go!
- Hey Tom, dedikodu vasıtasıyla senin Susie ile çıktığını duydum. Tebrikler.
He was the talk of the town.
- O, şehrin dedikodusuydu.
Tom was the talk of the town.
- Tom şehrin dedikodusuydu.
Tom and Mary were whispering to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle dedikodu yapıyorlardı.
People like gossiping.
- İnsanlar dedikodu yapmaktan hoşlanır.