ziyaret

listen to the pronunciation of ziyaret
Türkisch - Englisch
visit

I really look forward to your visit in the near future. - Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.

I haven't visited the headquarters of Twitter. - Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.

visitation

Sami arrived for his visitation day. - Sami ziyaret günü için geldi.

visiting

Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting. - İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.

I remember Fred visiting Kyoto with his mother. - Fred'in annesiyle birlikte Kyoto'u ziyaret edişini hatırlıyorum.

(Bilgisayar) visits

Lucy sometimes visits May. - Lucy ara sıra May'i ziyaret eder.

Susie sometimes visits her father's office. - Susie bazen babasının ofisini ziyaret eder.

call

How come you call on us so late at night? - Nasıl olur da gece öyle geç saatte bizi ziyaret edersin?

We must avoid calling on others without an appointment. - Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.

pilgrimage
stay

She visits him quite often, but never stays very long. - O, sık sık onu ziyaret eder, ancak asla uzun kalmaz.

While she was staying in Japan, she often visited Kyoto. - O, Japonya'da kalıyorken sık sık Kyoto'yu ziyaret etti.

visit; call
visit, call
circuit
ziyaret etmek
visit

I'd like to visit your country someday. - Ben, bir gün ülkenizi ziyaret etmek istiyorum.

I don't like visiting big cities. - Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.

ziyaret etmek
call on

First of all, I have to call on Jim. - Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.

I would like to call on you one of these days. - Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.

ziyaret etme
call

I'll give you a call before I visit you. - Ziyaret etmeden önce sizi ararım.

I had intended to call on her last Sunday. - Geçen Pazar onu ziyaret etmeye niyetlendim.

ziyaret etmek
stop by
ziyaret etmek
drop in
ziyaret etmek
come round
ziyaret etmek
1. to visit (someone); to call on (someone). 2. to visit (a place). 3. to make a pilgrimage to (a sacred place)
ziyaret etmek
call upon
ziyaret ederek
visiting
ziyaret edilen
(Bilgisayar) visited
ziyaret edilmiş
(Bilgisayar) visited
ziyaret etmek
pay a visit to
ziyaret etmek
drop in on
ziyaret etmek
pay a call
ziyaret gerçekleştirmek
visit
ziyaret raporu
visit report
ziyaret sayısı
(Bilgisayar) visits
ziyaret sayısı
(Bilgisayar) times visited
ziyaret sayısı
(Bilgisayar) of visits
ziyaret sayısı
number of visits
ziyaret etmek
call

We must avoid calling on others without an appointment. - Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.

First of all, I have to call on Jim. - Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.

ziyaret etme
visit
ziyaret etmek
visit, call on, pay a visit to
ziyaret eden
visiting

A party was held in honor of the visiting writer. - Ziyaret eden yazarın onuruna bir parti düzenlendi.

ziyaret eden kullanıcı
(Bilgisayar) visiting user
ziyaret eden kullanıcılar
(Bilgisayar) visiting users
ziyaret edilen sayfalar
(Bilgisayar) visited pages
ziyaret edilir
visitable
ziyaret edilmeyenler
(Bilgisayar) unvisited
ziyaret etmek
call at
ziyaret etmek
come by
ziyaret etmek
pay a visit
ziyaret etmek
wait upon
ziyaret etmek
look up
ziyaret etmek
make a visit
ziyaret etmek
come over

Is that why you want to come over? - O yüzden mi ziyaret etmek istiyorsun?

Do you want to come over and watch a movie or something? - Ziyaret etmek ve bir film izlemek ya da başka bir şey ister misin?

ziyaret etmek
to visit, to pay a visit, to pop in, to stop by, to stop round
ziyaret etmek
haunt
ziyaret etmek
wait on
ziyaret günü
visiting day
ziyaret hakkı
(Hukuk) right of search
ziyaret saatleri
visiting hours
ziyaret süremi birkaç gün daha uzatmak istiyorum
I'd like to extend my stay for a few days
ziyaret yapmak
make a visit
ziyaret yapmak
(deyim) call round at
beklenmedik ziyaret
drop in
birisine uğramak, birisini ziyaret etmek
(Hukuk) call upon
beklenmedik ziyaret
visit someone unexpectedly
ziyaret etmek
drop over
ziyaretler
visits

Layla arrived at Sami's house for one of her regular visits. - Leyla düzenli ziyaretlerinden biri için Sami'nin evine geldi.

Visits by appointment only. - Ziyaretler sadece randevuyladır.

araştırma ve ziyaret yerleri
(Hukuk) places - visit and search
hem ziyaret, hem ticaret
(Konuşma Dili) It's a combination of business and pleasure
iade i ziyaret
return visit
iadei ziyaret returning
a visit
ilginç yerleri ziyaret etmek
see the sights
ilginç yerleri ziyaret etmek
do the sights
kısa ziyaret
flying visit
rastgele ziyaret
(Ticaret) random calling
resmi ziyaret
courtesy call
resmi ziyaret
courtesy visit
sürpriz ziyaret
surprise visit
sıkça ziyaret etmek
habituate
tekrar ziyaret etmek
revisit
turistik ziyaret
touristic visit
uzun ziyaret
visitation
üst düzey ziyaret
(Hukuk) high-level visit
Türkisch - Türkisch
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme: "Haftada iki gece ziyaretine giderdik."- H. F. Ozansoy
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme
görüş
ZİYARET
(Osmanlı Dönemi) Görüşmeğe gitmek. Bir kimseyi görmeye varmak
ziyaret etmek
Birini veya bir yeri görmeye gitmek
Ziyaret etmek
(Osmanlı Dönemi) MEYD
Ziyaret etmek
görmek
Ziyaret etmek
(Osmanlı Dönemi) ZEVR
Ziyaret etmek
(Osmanlı Dönemi) ZEVRE
Ziyaret etmek
(Osmanlı Dönemi) TATAVVÜF
ziyaret
Favoriten