John jumped to his feet the moment the bell rang.
- John, zil çalar çalmaz ayağa fırladı.
Ring the bell when you want me.
- Beni istediğiniz zaman zili çalın.
The bell rings at noon.
- Zil öğle saatinde çalar.
Ring the bell when you want me.
- Beni istediğiniz zaman zili çalın.
Tom pressed the buzzer three times.
- Tom üç defa zile bastı.
I heard the front doorbell ring.
- Ön kapı zilinin çaldığını duydum.
He rang the doorbell.
- O, kapı zilini çaldı.