zevâl

listen to the pronunciation of zevâl
Türkisch - Türkisch
(Hukuk) Son, bitim, nihayet, yok olmak
(Osmanlı Dönemi) Güneşin tam ortada gibi, baş ucunda bulunduğu zaman
(Osmanlı Dönemi) Güneşin nısf-ı nehar dairesinden batmaya doğru dönmesi. Seyrinin sonuna yaklaşması.Gafletten kurtulan evvelki adam, o şedit şefkatin elemine karşı ulvi bir tiryak bulur ki; acıdığı bütün zihayatların mevt ve zevâlinde bir Zât-ı Bâki'nin bâki esmasının daimî cilvelerini temsil eden âyine-i ervahları bâki görür; şefkatı, bir sürura inkılâb eder. Hem zevâl ve fenâya mâruz bütün güzel mahlukatın a
(Osmanlı Dönemi) Gitmek. Yerinden ayrılıp gitmek
(Osmanlı Dönemi) Zâil olma, sona erme
Suç, kabahat, sorumluluk, mesuliyet
Yok olma, yok edilme
Öğle
Bozulma
Suç, kabahat
Suç, kabahat, sorumluluk, mesuliyet: "Elçiye zeval olmaz."- Atasözü
(Osmanlı Dönemi) sona erme, yok olma
(Osmanlı Dönemi) HIVEL
(Osmanlı Dönemi) MÜCEZZER
ZEVAL BULMAK
(Hukuk) Sona ermek, ortadan kalkmak
zeval vakti
Gün ortası, öğle vakti
zevâl
Favoriten