There is not a grain of truth in his story.
- Onun hikayesinde bir zerre gerçek yok.
Tom isn't the least bit worried about the weather.
- Tom hava hakkında zerre kadar endişeli değil.
I'm not the least bit interested in what Tom thinks of me.
- Tom'un benimle ilgili ne düşündüğüyle zerre kadar ilgilenmiyorum.
The room is empty apart from the speck of dust floating in the air.
- Oda havada yüzen toz zerrelerinin dışında boş.
There was no trace of evil in her.
- Onda kötülüğün zerresi bile yoktu.