zekasız

listen to the pronunciation of zekasız
Türkisch - Englisch
unintelligent
{a} not knowing, not skilful
not intelligent
{s} not intelligent; slow; not displaying intelligence
without much intelligence; "a dull job with lazy and unintelligent co-workers
without much intelligence; "a dull job with lazy and unintelligent co-workers"
If you describe a person as unintelligent, you mean that they are stupid, or do not show any sensible ideas or thoughts. He believes him to be a weak and unintelligent man He certainly was not unintelligent. intelligent
zekâ
intelligence

Sometimes I doubt your intelligence. - Bazen zekandan şüphe ediyorum.

Human beings evolved their intelligence. - İnsan, zekasını geliştirdi.

zekâ
{i} acumen

She is a lady of business acumen. - O ticari zekalı bir bayan.

zeka
sense
zeka
ability

Intelligence is the ability to adjust to changes. - Zeka, değişikliklere uyum sağlama yeteneğidir.

zekâ
mental

I have a lot of friends to support me mentally. - Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.

zekâ
acuity
zeka
intellect
zeka
keenness
zeka
head
zeka
subtlety
zeka
mind

Tom likes to play mind games. - Tom zeka oyunları oynamayı seviyor.

He has a nimble mind. - Onun çevik bir zekası var.

zeka
sagacious
zeka
long
zekâ
wit

Nature endowed her with wit and beauty. - Doğa ona zeka ve güzellik vermiş.

A person with average intelligence would understand that. - Ortalama zekada birisi bunu anlayabilir.

zekâ
ability

Intelligence is the ability to adjust to changes. - Zeka, değişikliklere uyum sağlama yeteneğidir.

zeka
ingeniousness
zeka
sagaciousness
zekâ
deepness
zekâ
sapience
zekâ
sense
zekâ
brain

My sister has a very good brain. - Kız kardeşimin çok iyi zekası var.

I wish I had Tom's brains. - Keşke Tom'un zekasına sahip olsam.

zekâ
ingenuity
zekâ
shrewdness
zekâ
mind

Tom likes to play mind games. - Tom zeka oyunları oynamayı seviyor.

Don't mind Tom. He's a little retarded. - Tom'a aldırmayın. O biraz geri zekalı.

zeka
ıntelligence
zeka
intelligences
zekâ
sagacity
zekâ
acumen, mental acuteness
zekâ
nous
zekâ
understanding
zekâ
penetration
zekâ
mentality
zekâ
acuteness
zekâ
quick wit
zekâ
grey matter
zekâ
senses
zekâ
intelligence, intellect, brain, acumen
zekâ
gray matter
zekâ
cuteness
zekâ
intelligence, intellect
zekâ
cleverness
zekâ
brains

I wish I had Tom's brains. - Keşke Tom'un zekasına sahip olsam.

zekâ
sagacious
Türkisch - Türkisch

Definition von zekasız im Türkisch Türkisch wörterbuch

ZEKÂ
(Osmanlı Dönemi) Hâl düzgünl
ZEKÂ
(Osmanlı Dönemi) Saflık, duruluk
Zeka
zekavet
Zekâ
anlak
zeka
Anlak
zeka
İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset: "Çok görmüş halk adamlarına mahsus pratik bir zekâsı vardı."- R. N. Güntekin
zeka
İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset
zeka
insanın kavrama gücü
zeka
insanın düşünme ve akıl yürütme yeteneklerinin tümü
zekasız
Favoriten