zekîlik

listen to the pronunciation of zekîlik
Türkisch - Englisch
intellectuality
1. the quality or state of being intellectual.2. intellectual character or power
Intellectual powers; possession of intellect; quality of being intellectual
zeki
{s} clever

He is cleverer than I. - O benden daha zekidir.

Tom looks like a clever boy. - Tom, zeki bir çocuğa benziyor.

zeki
{s} intelligent

Tom is so intelligent that he stands out in class. - Tom o kadar zeki ki sınıfta kendini gösteriyor.

Thomas didn't consider him very intelligent. - Thomas onu çok zeki olarak dikkate almadı.

zekilik
astuteness
zekilik
cleverness
zekilik
intelligence
zekilik
smartness
zekilik
keenness
zekilik
shrewdness
zekilik
subtlety
zekilik
sharpness
zekilik
aptness
zekilik
incisiveness
zekilik
subtility
zeki
{s} smart

Tom is the smartest man I know. - Tom tanıdığım en zeki adamdır.

He is a very smart boy. - O, çok zeki bir çocuktur.

zeki
brilliant

They all did brilliantly. - Onların hepsi zekice yaptı.

You're a brilliant photographer. - Sen zeki bir fotoğrafçısın.

zeki
clear
zeki
{s} bright

He's brighter than they are. - O onlardan daha zeki.

He is by no means bright. - O, hiçbir şekilde zeki değil.

zeki
intellectual

Besides being beautiful, she is kind and intellectual. - O, güzel olmanın yanında kibar ve zekidir.

zeki
astute

Tom was an astute businessman who made a lot of money. - Tom bir sürü para kazanmış zeki bir işadamıydı.

zeki
intelligent, clever, brainy, bright, smart, swrewd, sharp, apt, discerning
zeki
neat
zeki
{s} cute

He's very cute and he's really smart. - O çok sevimli ve o gerçekten zekidir.

zeki
luminous
zeki
nifty
zeki
longheaded
zeki
nimble witted
zeki
discerning
zeki
quick of comprehension
zeki
keen witted
zeki
as fresh as paint
zeki
penetrative
zeki
brainy
zeki
penetrating
zeki
ingenious

The ingenious man received the prestigious award for the first time. - Zeki adam ilk kez prestij ödülü aldı.

zeki
keen
zeki
clear eyed
zeki
wideawake
zeki
{s} understanding
zeki
quick witted
zeki
sharpwitted
zeki
{s} perceptional
zeki
subtile
zeki
quickwitted
zeki
apt
zeki
nimble
zeki
{s} subtle
zeki
hardhead
zeki
brain

Books are children of the brain. - Kitaplar zeki kimsenin çocuklarıdır.

He is one of the best brains in our country. - Ülkemizdeki en zeki kimselerden biridir.

zeki
daedalian
zeki
knowledge
zeki
sharp-witted
zeki
clear-eyed
zeki
witted
zeki
quick
zeki
keen-witted
zeki
able-minded
zeki
sparkling
zeki
nimble-witted
zeki
shrewdest
zeki
adroit
zeki
acute

He's an acute businessman. - O zeki bir iş adamıdır.

zeki
shrewd
zeki
sagacious
zeki
quick-witted
zeki
perceptive
zeki
sharp witted
zekilik
knowingness
zekilik
quick wittedness
zeki
{s} spiritual
zeki
{s} perspicacious
zeki
ıntelligent
zeki
{s} sapient
zeki
{s} incisive
zeki
quick on the trigger
zeki
def
Zeki
(isim) Intelligent, sharp, clever
zeki
sharp, clever, acute, quick-witted, bright
zeki
sense
zeki
{s} sharp

I have a hard time seeing the logic of this latest decision of his. He just isn't as sharp as he used to be. - Onun bu son kararının mantığını anlamada sıkıntı çekiyorum. O eskisi kadar zeki değil.

Tom is very sharp, isn't he? - Tom çok zeki, değil mi?

Türkisch - Türkisch

Definition von zekîlik im Türkisch Türkisch wörterbuch

ZEKİ
(Osmanlı Dönemi) (YE) Zekâ sahibi. Çabuk anlayışlı
Zeki
ZEKALI
Zeki
dirayetli
Zeki
(Osmanlı Dönemi) KİYASET
zeki
Zekâ varlığı gösteren: "İnce, zeki bir kalemi vardı."- Y. Z. Ortaç
zeki
Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak, zeyrek. Çabuk ve kolay kavrayan: "Bildiğim, onun zeki bir genç olduğu ve ara sıra sevimli, ufak şiirler yazdığıdır."- M. Ş. Esendal
Zeki
anlaklı
zeki
Çabuk ve kolay kavrayan
zeki
Zekâ varlığı gösteren
zeki
Anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak, zeyrek
zekîlik
Favoriten