It is clearly shown in Johnson's investigation that passive smoking is very harmful.
- Pasif içiciliğin çok zararlı olduğu Johnson'ın araştırmasında açıkça gösterilmektedir.
Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
- Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health.
- Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.
Indeed, computers are detrimental.
- Gerçekten, bilgisayarlar zararlıdır.
The argument that smoking is injurious has become accepted.
- Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.
Indeed, computers are detrimental.
- Gerçekten, bilgisayarlar zararlıdır.
If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental.
- Bir kaşık şeker veya küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacaktır.
This can be extremely damaging.
- Bu son derece zararlı olabilir.
Restrictive practices can be damaging for industries.
- Sınırlayıcı uygulamalar sanayiler için zararlı olabilir.
Is eating fish every day bad for you?
- Her gün balık yemek sizin için zararlı mı?
Drinking on an empty stomach is bad for your health.
- Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
I'm very sorry for your loss.
- Zararın için çok üzgünüm.
The loss reached three million yen.
- Zarar üç milyon yene ulaştı.
That incident harmed his reputation.
- Kaza onun şöhretine zarar verdi.
It can harm your eyes to read in the sun's light.
- Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
The flood did great damage to the crops.
- Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
The roof was damaged by the storm.
- Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
These plants are resistant to weed killers.
- Bu bitkiler zararlı ot ilaçlarına karşı dayanıklıdır.
Drinking on an empty stomach is bad for your health.
- Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
It goes without saying that smoking is bad for the health.
- Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğu apaçık.
If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental.
- Bir kaşık şeker veya küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacaktır.
Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health.
- Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.
The damage will cost us a lot of money.
- Zarar bize çok paraya mal olacak.
They ravaged the countryside, obliterating everything in their path.
- Kırsal alana zarar verdiler, yollarında her şeyi bozuyorlardı..
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
It is not my intent to hurt you in any way.
- Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
My shoes hurt. I'm in agony.
- Ayakkabım zarar gördü. Acı içindeyim.
Mr. Smith sued them for damages.
- Bay Smith zararlar için onlara dava açtı.
Alcohol damages the liver.
- Alkol karaciğere zarar verir.
I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom.
- Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.
A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
- Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
Heavy smoking impaired his health.
- Çok sigara içmek sağlığına zarar verdi.
Lack of sleep was undermining her health.
- Uyku eksikliği gizliden gizliye onun sağlığına zarar veriyordu.