zarara

listen to the pronunciation of zarara
Türkisch - Englisch

Definition von zarara im Türkisch Englisch wörterbuch

zarar
loss

I'm very sorry for your loss. - Zararın için çok üzgünüm.

Their losses reached one million yen. - Zararları bir milyon yene ulaştı.

zarar
injury
zarar
{i} harm

Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant. - Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.

That incident harmed his reputation. - Kaza onun şöhretine zarar verdi.

zarar
damage

We went to court when they refused to pay for the damage. - Zararı ödemeyi reddettikleri için mahkemeye gittik.

We are very sorry that your order was damaged. - Siparişiniz zarar gördüğü için çok üzgünüz.

zarara maruz kalmak
sustain a loss
zarara katlanmak
bear a loss
zarara sokmak
to cause (someone, a place of business) to suffer loss or damage
zarara uğramak
incur losses
zarara uğramamak
fall on one's feet
zarara uğratmak için verilen hediye
greek gift
zarara uğrayan çıkarlar
(Hukuk) prejudiced interests
zarar
{i} bad

Is eating fish every day bad for you? - Her gün balık yemek sizin için zararlı mı?

It goes without saying that smoking is bad for the health. - Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğu apaçık.

zarar
detriment

If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental. - Bir kaşık şeker veya küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacaktır.

Indeed, computers are detrimental. - Gerçekten, bilgisayarlar zararlıdır.

zarar
{i} cost

The damage will cost us a lot of money. - Zarar bize çok paraya mal olacak.

zarar
ravage

They ravaged the countryside, obliterating everything in their path. - Kırsal alana zarar verdiler, yollarında her şeyi bozuyorlardı..

zarar
injuries
zarar
mischief

Thoughtless speech may give rise to great mischief. - Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.

zarar
impairment
zarar
{i} hurt

It is not my intent to hurt you in any way. - Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.

Tom didn't intend to hurt Mary's feelings. - Tom Mary'nin duygularına zarar vermek niyetinde değildi.

zarar
red ink
zarar
damages

Alcohol damages the liver. - Alkol karaciğere zarar verir.

They sued the government for damages. - Zararlar için hükümete dava açtılar.

zarar
wrong

I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom. - Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.

A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good. - Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.

zarar
noxa
zarar
insalubriousness
zarar
(Tıp) chronic hazard
zarar
injuriousness
zarar
eviler
zarar
evilest
zarar
impair

Heavy smoking impaired his health. - Çok sigara içmek sağlığına zarar verdi.

zarar
devastation
zarar
prejudicial
zarar
pernicious
zarar
abuse
zarar
(Ticaret) deficiency
zarar
(Kanun) lesion
zarar
disfavor
zarar
detrimentalness
zarar
deprediation
zarar
bane
zarar
wastage
zarar
disadvantage
zarar
depredation
zarar
perniciousness
zarar
scathe
zarar
derogation
zarar
damage to
zarar
do damage
zarar
undermining

Lack of sleep was undermining her health. - Uyku eksikliği gizliden gizliye onun sağlığına zarar veriyordu.

zarar
to harm
bir zarara sebebiyet vermek/yol açmak
(Hukuk) to cause a damage, to cause a disadvantage
zarar
sacrifice
zarar
average
zarar
forfeit
zarar
prejudice
zarar
(Hukuk) damage, injury, loss, prejudice, derogation
zarar
damage, harm, injury, detriment; loss
zarar
wreckage
zarar
evil
zarar
maleficence
zarar
com. loss
zarar
encroachment
zarar
damage, injury, detriment, harm
zarar
disservice
zarar
havoc
Türkisch - Türkisch

Definition von zarara im Türkisch Türkisch wörterbuch

ZARAR
(Osmanlı Dönemi) Lüzumlu ve kıymetli bir şeyin eksilmesi veya kaybolması. Ziyan. Kayıp.(Zarar, birşeye dahil olan eksikliktir ki, hastalık veya körlük, topallık gibi sakatlık demektir. Nitekim anadan doğma a'maya ve pek zayıf hastaya darir denilir. Mühimmat ve levazım tedarikinden âciz olmak da bu mânadadır. Binaenaleyh zararlılar; dertli, sakat, âciz, özürlülerdir. Bunların gayrı olan gayr-i uli-z zarar ise, sahih, salim ve kadir olanlar demek olur. E.T.)
Zarar
ziyan
zarar
Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat: "Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar."- M. Ş. Esendal
zarar
Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat
zarara
Favoriten